Pazartesi, Ocak 30, 2012

Dönme dolap

Dönme dolap

30.01.2012

Sayın Denilen Erdoğan,
Bu haberi görünce “ http://www.internethaber.com/basbakan-recep-tayyip-erdogan-nazli-ilicak-ahmet-takan-cumhurbaskani-gul-yenicag-398150h.htm “ ...
Çıkarlar çarpışınca hele bu istihbarat olgusu olunca sizde haklısınız, ülkemizi bölmek üzere yola çıktığınızda bu sayın denilen Ilıcak’ı yanınıza aldırdılar bunu unutmadık, basını bu kişi ile taciz ettiniz bunu da unutmadık, şimdi ne oldu bunu da biliyoruz kimseyi aldatmayın, gündem değiştirmek için bu haberi medyaya veriyorsunuz.

Çoğu kişi yanı medya gurubu bunu yutabilir, fakat ben ve Genel Yayın Yönetmeni olduğum Rogg & Nok haber merkezi bunu yutmayız, olayların arkasında yani kapalı kapılar ardında neler tezgâhlıyorsunuz? Bu günlerde neler yapacak ve ülkeyi nasıl bir kâbusa sokacak planları nerde ve nasıl yapıyorsunuz?

İşte cesaretiniz varsa bunları sızdırın medyaya…

Bakın uzak değil geçmişte ben bu yazıyı yazmıştı o zaman TRT de bu sayın denilen kadını konuşturup olguları güçlendiriyordunuz  işte o yazı “ http://cessurdemiraligursu.blogspot.com/2011/12/2000-2011-ve-devamnda-ben-hic-susmadm_8570.html

Dönme dolap gibiyiz…

NELER OLDUĞUNUN FAKINDAMISINI?

Saygılar…

Cessur D. Gürsu  

Cumartesi, Ocak 28, 2012

ODAKLA EY HALKIM GİDEN GİTMEDEN SONU GÖRMEDEN

ODAKLA EY HALKIM GİDEN GİTMEDEN SONU GÖRMEDEN

28 OCAK 2012

Saygın okuyucularım,

Perşembe günü Facebook ta şöyle bir mesaj vermiştim “Önümüzdeki haftanın senaryoları yapılıyor iki kafadar bir arda, bu gün zaman, aa pardon NAMAZ gazetesinin konuşmacısı olmuştu ve biz onlar diye medyayı ayırmıştı…

Manşetler ile savaş yapmış sayın denilen Başbakan…

Acaba manşetle olmasaydı sizler daha neler yapacaktınız onu söylemeyi unuttu sayın denilen başbakan…

Diyorum ya iki kafadar bir arada bu haftanın olağan senaryolarını tartışıyorlar, bu senaryolulardan ders çıkararak önümüzdeki haftanın senaryolarını dış istihbaratların yardımı ile nasıl yapabileceklerini planlıyorlar….

Bakalım göreceğiz…”

Siyaseti okumak ve gözlemlemek ile odaklanırsanız sizlerde bu olguyu ve devamındaki olguları görebilirsiniz…

Cuma günü böyle bir olgunun, bu sonuç ile sonuçlanacağını ve haftaya böyle bir olgu içinde gireceğimizi biliniyordu…

Umut, hayal kurmak güzel fakat bizler devamlı hayal kuruyoruz ve onu üzerine senaryolarla yazıyoruz, olarda yılardır umut ettiler onlarda senaryo yazdılar onlar bu senaryoları hayata geçirdiler, onlar ve bizler, şular bunlar fakat unuttuğumuz görüp görmediğimiz bir konu vardı ki; oda yıllardır benim üzerinde devamlı durduğum istihbarat olgusudur.

Bu olgu yıllardır içimizde olan dış istihbaratın görülen ama görünmeyen Cuma günkü son saatlerdeki başarısı olmuştur…

İstihbarat yalnız silah ile yapılmaz, istihbarat ülkelerin içine sokulan bazılarını ajan dediği, bazılarının para için ülkeyi satmaları ile oluşan olguların siyasi güce yansımasını tamamıdır…

Bu kişiler ülkenin en ücra yerlerine kadar sokulduktan sonra bir emir ile faaliyetlerine başlarlar, sonuçta ülkenin en üst makamlarında bile bu kişileri görebiliriz…

Birde şu vardır ki bunların kim olduğunu bilmeden bu kişilerin peşinden giden kişi ve kurumlarda olabilir, bu kişi ve kurumları kendi siyasi gücüne ortak olarak alıp kullanabilirler, öte yandan bu siyasi güce ortak olan medya en önemli faktörlerden birini teşkil eder. Bu kişi ve kurumları yavaş yavaş halkı etkisi altına alır…

Bu olgu çerçevesinde kaşı ve yandaş olarak bu medya gurupları ve köşe yazarları tanıtılır, duruma göre bazen suyukast basende, şimdiki olgu gibi fikir ve düşünceleri için kanıt ve olayları istedikleri gibi oynayarak hukuku el altın alarara istenmeyen kişileri habise atılırlar…

Bu habis ve suyukast olgusu kanıt ve olguları isteği gibi oynadıktan sonra sanki bir satranç oyunu gibi siyasi gücün sözde başarısı olarak istihbarat olguları gösteriler, işte ülkeyi bölmenin ve fikir ve düşünceyi yok etmenin yegane yolu yazarları ve ters düşünen kesim susturmaktır…

Bu yol geniş kitleri bezdirmek ve onları fikir yoksu haline getirmektir bu nu çok planlı ve programlı halde istihbarat olguları yapar…

Daha sonra bu istihbarat kurumları yapılan program gereğince bu tutuklu kişiler serbest bırakırlar, yukarıda belirttiğim satranç oyunu düzeyinde bu oluşumlar sürdürülür…

Zamanı gelince bu tutukluluk olgusu zamana yayılır. Bu zam zarfında içinde içe ülkede yapı ve odakları istihbarat olarak güçlendiriler…

Evet, bu odaklar ile savaş yapacak fikir ve güç kalmayınca ortam istihbarat olgusunu istediği gibi olmuştur…

Bir taraftan istihbarat olarak kişiler ve kurumlar günümüzde olduğu gibi pasavize edilmiş durumda oldukları için artık korkulacak bir olguları kalmamıştır, ülke yavaş yavaş o istihbarat odaklarının ve uşaklarını kontrolü altına girmiştir…

Günümüze bakacak olursak Oda Tv davasının 10. duruşmasında tahliye taleplerini değerlendiren mahkeme heyeti tüm sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdiğini görebiliriz…

Ben sizlere davayı aktarmayacağım çünkü herkes bu davayı yorumlu veya yorumsuz olarak aktarıyor, benim sizlerden istediğim olaylara at gözlüğü takarak bakmamanız olgular ve olaylar bizleri nereye götürdüğüne odaklanmanız….

NELER OLDUĞUNUN FAKINDAMISINI?

Saygılar…

Cessur D. Gürsu  

Perşembe, Ocak 12, 2012

2000-2011 ve devamında ben hiç susmadım ki !! -92- " Günah Keçisi "

12 Ocak 2012
Günah Keçisi

Saygın Okuyucularım,

Bakalım Dokunabilecek ve fikirleri yüzünden içeri tıka bilecek gücünüz var mı, görelim sayılar sizler uşak olmak mı tercihiniz, vatansever olmak mı tercihiniz, ben, onlar, siz, sayınlar vede saygınlar kimiz, kimsiniz, kimler bu hukuku ayaklar altına alanlar soruyorum, sayınlar kim? Bence bir tür canlı, bir tür yaratıksınız sizler, bu arada sizden korkan sizin gibi olsun…

Başlar ayak ayaklar baş oldu bu canım Türkiye’de herkes suskun, herkes korkak olmuş bu memlekette sonumuz ne olacak, NELER OLDUĞUNUN FARKINDAMISINIZ…

Okuyun okuyun da adam olun adam…

“Millet bağımsızlığının korunmasını ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur. Milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır.”
“Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler.”
“Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir
vaziyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.”
“Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder. Kuvvet ordudur.”
“Milletimiz, ordusundan yoksun bırakılma girişimiyle karşı karşıyadır.”

Efendiler!

Eski silah arkadaşlarımla böyle yakından ve samimi temasta bulunmaktan büyük vicdani zevk hissediyorum. Sizinle oturup uzun hasbıhal etmek isterdim. Fakat çoksunuz; müsait yer de yoktur. Bu sebeple hissiyatımı birkaç cümle ile mülahaza etmekle yetineceğim.

Arkadaşlar!

İngilizler ve yardımcıları milletimizin bağımsızlığını imhaya karar vermişlerdir. Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atıfetine borçlu değildir. Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete hürriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerde tabiaten ve yaratılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvetle, mücadele ile mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir vaziyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.

Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder. Kuvvet ordudur. Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdani imanıdır.

İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvela onu ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler. Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler. Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar. Her halde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz. Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

Milletimiz hür ve bağımsız yaşamak lüzumuna tam bir iman ile kani olmuş ve buna kati azim ile karar vermiştir. Zaman zaman şurada burada üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması hiçbir vakit milletimizin genel kanaatine, hakiki imasına sekte vurmamıştır ve vuramayacaktır. Dolayısıyla kuvvetin, ordunun vücudu için lazım olduğunu söylediğim kaynak ki milletin vicdanı imanıdır-mevcuttur.

Ordu ise arkadaşlar, ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulur. Malum bir askeri hakikat, felsefi hakikattir; “ordunun ruhu subaylardadır”. O halde subaylarımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir edecek ve canlandıracak ve ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir. Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur.

Allah göstermesin, milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır. Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle giriştiğimiz bağımsızlık mücadelesinde, birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Şahsi ve hususi hayatları itibariyle de subaylar, fedakârlar sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler. Onları aşağılar ve hor görürler. Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmamış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak için bir çaresi vardır: Şerefini korumak! Hâlbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır. Dolayısıyla subay için “ya istiklal, ya ölüm” vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!

Mustafa Kemal Atatürk…

Dokunabilirseniz dokunun ona sayınlar, unutmayın eliniz yanar, yiyorsa fikri ve düşünceleri için hadi bakalım dokunun ona…

Bu arada günah keçisi arıyorsanız ben hazırım…

Saygılar…

Cessur Demirali GÜRSU

Salı, Ocak 03, 2012

2000-2012 ve devamında ben hiç susmadım ki !! -91- " O gün işte bu gün "

2012  Ocak 03

O gün işte bu gün



Bu gün işte o gün okurlarım,

 Uludere’deki operasyonun ardından çok şey söyledi,  sınır dışından kaçakçılık yapanlar için matem tutuldu, kaymakam dövüldü, BDP Grup Başkanvekili ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan “”Hükümetin bakanları bana can borçlu” diyor Sayın denilen Kaplana bu olayları nasıl bildiği sorulmuyor…

Sonra , Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 35 kişinin hayatını kaybettiği Uludere'deki ölümler için "kasıt yoktur" açıklamasında bulundu.

Şimdi beyin jimnastiği yapalım,  Arınç’ın beyanı üzerine düşünelim, Kasıt yok ama düzen var diye düşüne de  bilimiyiz…

Böyle düşünürsek bu düzen kamaşa yaratmak ve bazı kesimleri kendi siyasi amaçları için kullanma düzenidir diye düşünebiliriz sayın denilen Arınç...

Düşünmeye devam edelim bu olgu Kurgu düzeni olarak yapılmış olabilir mi?

Toplumu kargaşa ve korku düzeni kurarak, düşünme, düşünerek hareket etmek olasılığını ekarte emenin yapısal bir sonucu olabilir mi?

Öbür yandan içimizde bulan sayınlar ile birlikte düşmanlığı körükleme için dış istihbaratların yaptığı aldatma düzeni olabilir diye düşünebilir ve ona göre önlem alabiliriz…

Hatta ve hatta silah ve uyuşturucu baronların şimdiki dünya politik yapılanmasında paranın el değiştirmesi için kaçakçıların önünü açma düzeni olma olasılığı çok fazla görünüyor…

Bu olasılığı göstermemek yine şimdiki hükümete düşüyor…

İşte bunları da siz sayı denile Arınç açıklamalarınıza koyarsanız güvenilir bir siyasetçi olursunuz...


Ama hiç zannetmem çünkü siz sayın denilen Bülent Arınç'sınız...


Yinede tebrikler uyutma ve hedef saptırmayı çok iyi bilen bir hükümetin mensubu olarak ancak bu kadar açıklama olur idi..

Dahası var saygın okuyucularım,

24 saat geçmeden sayın denilen Arınç sahneler tekrar çıktı bu seferde,  Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Şınrak Uludere'de terörist zannedilerek F-16'ların bombalaması sonucu hayatını kaybeden 35 vatandaşın ailelerine tazminat ödeneceğini açıkladı.

Bizim vatandaşlarımız sınır dışında pasaportsuz olarak ne işleri vardı, orası bildiğim kadar hudut kapısı değil sayın denilen Hükümet sözcüsü Arınç, kimin parasını kime tazminat olarak vereceksiniz biz bir savaş yapıyoruz, hangi türbinlere konuşuyorsunuz kimlere mesaj veriyorsunuz diye sorarım...

Yine olmadı sayın denilen Arınç tazminat vermeyin Çinlilerin bir ata sözü var “Balık verme Balık tutmayı öğret” derler…

Tabi olan bir şey var ki Arınç sizde artık tam adresi vererek kaçakçılığı öğretin veya okulunu açın size baronlar tarafından hocada gönderileceğinden eminim hem içten hem dıştan bu okulu bekleyen hocalarda mevcut nasıl olsa siz bunu yasal olarak gösterdiniz,

Bakarsanız ölülerin üzerinde paçavra terörist bayrakları olduğu halde gömüldüler, ve siz bunlara  tazminat  vereceksiniz, Terör örgütüne yardımcı olan kaçakçı kesimini nasıl yasal statüye getirilir?

Ana soru ve cevabı sizde sayın denilen Arınç, bunları siz avukat olarak çok iyi bilirsiniz ama bravo artık uyuşturucu silah kaçakçılığı vs. yapan kişileri piyon olarak kullanıp yakalandıkları anda hakların koruyacak sendikaları eksik…

Ama bu boşluğu devlet bizim paralarımızdan alarak sigortasını yaptı bu sigortanın adı kaçak sigorta olabilir ve yandaşlarınızı oğlunuzu kızınızı da bu sigortanı başına getire bilisiniz. Parsıyla değimi Askerliği de kaldırdınız, tam istediğiniz oldu. Asker asker değil, tam bu zaman diliminde sizin istediğiniz gibi memur oldu statüsünde değiştirmenizde fayda görüyorum yakında savaş çıkacak ve asker yerine kurduğunuz polisi devletini kullanırsınız, sınırları açar herkese buyurun burada kaçak mallar var diyip lanse edip turist bile alabilirsiniz. İşte siz hükümete turizm içinde fırsat, bölünmeği de tamamlamak üzeresiniz sayın denilenlerin toplandığı hükümet Fransız’ların değimiyle bravo merci beaucoup fakat ben tokum…

 Bu devlet “koyun” olacak herkes yakında susturulacak önce TBMM, o zaman herkes sınır boyunda istediği gibi at koştursun…

Kimse korkmasın herkes uyuşturucu ve silah kaçakçılarının başındaki baronları yanında işe başlasın, işte size işsizliğe çare, her şey yasal dostlar..

Sigorta bu hükümetten konuşmamak gazetecilerden, korkmayın kaçakçılar ölünce para bu devletten..

Hükümet Siz rahat uyun ölen ölsün sağlar tazminat bu Devle, Bu millet kaçakçı ailelerine bile sayenizde para verir…

Cessur Demirali Gürsu