Pazartesi, Ocak 28, 2013

Halifenin Gizli Ordusu -3-


Saygın okurlarım,
Geçmiş iki yazı dizimde sizlere halifenin gizli ordusunu bir nebze anlatmaya çalıştım bu hafta bu gizil ordunun yapısal olarak yaptıklarını görünür biçimde anlatmaya çalışacağım…
Bildiğiniz gibi uyuşturucu çok kolay para kazamaya yarayan bir yasa dışı ölüm ticaretidir bunun için arz ve talep çok önemli bir faktör teşkil eder, arzı çoğalmak talebi artırmak için tanınmış kişiler sanatçılar genelde kullanılır, reklamın iyisi kötüsü olmaz çünkü memleketimizde bu yönde eğitim verilmemektedir.
Orta öğretim hatta ilköğretimde henüz uyuşturucu madde eğitimi ve zararlarını öğretecek bir eğitim sistemi yoktur, bu eğitimi veren ülkelerde bile uyuşturucu hızla artmakta iken yurdumuzda hala dini eğitim kisvesi altında bu uyuşturucu olgusu gösterilmiyor, buda halifenin Gizli Ordusuna yarıyor…
Bu nedenle yapılan işlemler arasındaki yapılmayan işlemler yani operasyonlar fazla gösterilmiyor su üzerindeki olaylar medyaya yansıtılıyor…
Bazen olan operasyonlar devlet kurumları tarafından bile gizlenir…
Bizim yetiştirip hayata hazırladığımız gençlerimiz için uyuşturucu büyük felaket getireceğini bilmeniz gerekir, bu bir olgu olduğunu bilmek uyuşturucu savaşını kazanmak demektir, bu olguyu yok saymak ise uyuşturucu savaşı baştan kaybetmek demektir…
İstanbul’da Bir Üniversitesinde olan bir olayı size aktaracağım fakat kişi hak ve özgürlüklerine zara vermemek için adı ve soyadını ve üniversitenin adını yazmayacağım. Çünkü bunu sizleri bilmenize gerek yok, bilmeniz gerek olgular, bu gizli olgunun uyuşturucu ile oluşan ölüm ticareti ve buna bağlı çalışan halifenin ret etmesine veya bunu iyi niyetle düşünürsek bilmemesine  rağmen gizli ordusuna bağlı ölüm tacirleri olduğudur…
Bahsi geçen Üniversite yönetimi bu işi ört pas etmiştir…
AMATEM’de tedavi olan bir genç vardı…
AMATEM’deki tedavi başarılı olduğuna inanıldı…
O genç üniversiteye giderken, üniversitenin yüksek bir bölümünden atlıyor…
AMATEM’den çıktığı ay ile öldüğü ay arasın da 1 aydan az bir süre olduğu halde, adli tıpta yapılan incelemede hiçbir uyuşturucu maddeye vücuda rastlanmadığı iddia edildi…
Bu olayı araştıran ailesine baskı yapıldı, uyuşturucu maddenin en az 6 ay vücutta kalıcı etkisi olduğunu söylese de kimseyi buna inandıramadılar…
Şimdi medyaya bir bakalım korkak medya uyuşturucu konusunda nasıl halkı aydınlatıyor ve halifenin gizli ordusuna nasıl yardım ediyor?
Bu geçtiğimiz hafta Halifenin “Gizli Ordusu -2-“ başlıklı yazımı 22.01.2013 tarihinde yazmıştım, ünlü olmak göreceli bir kavram olmasına rağmen ünlü denilen, halifenin savcısı: Tarkan tedavi edilsin haberini büyük puntolarla yayınladı…
Göreceli kavramda Sanatçı Tarkan'ın uyuşturucu davasında halifenin savcısının mütalaasını açıkladı…

Halifenin Savcısı, Tarkan'ın tedavi görmesini ve denetimli serbest bırakılmasını talep etti…

Göreceli kavramda Ünlü pop şarkıcısı Tarkan Tevetoğlu'nun, Uyuşturucu davasıyla ilgili dikkat çekici bir 23-01-2013 tarihide gelişme yaşandı…

Savcı mütalaasında, Tarkan'ın tedavi görmesi ve denetimli serbest bırakılmasını talep ettiği tüm medya organlarında reyting bakımından yayınladı…

Reyting olan haberde; Uyuşturucu kullanmaktan 2 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan göreceli olarak sanatçı sayılan Tarkan, ''Hayatın ve şöhretin zorluklarından dolayı bir dönem esrar kullandığımı kabul ediyorum. Pişmanım'' söylevini yapmıştı haberi büyük puntolarla verildi...

BU GÖRECELİ SANATÇI HALİFENİN YÖNETTİĞİ ÜLKEDE UYUŞTURUCU TEMİN ETMEKLE SUÇLANIYORDU…

2010 yılının Şubat ayında düzenlenen ve medyaya gösterilen operasyonda gözaltına alınan Tarkan, arkadaşlarına uyuşturucu temin etmekle suçlanıyordu...

Uyuşturucu olgusu medyaya gösterilen operasyonu kapsamında gözaltına alınan ve daha sonra serbest bırakılan göreceli şarkıcı Tarkan ve 17 kişi hakkındaki iddianame hazırlanmıştı…

Halifenin Savcısının Tarkan'a yönelik suçlamasının karşılığı 1 ile 2 yıl arasında hapis ya da denetimli serbestlik olacaktı…

Şimdi sorular soruları kovalıyor, kişi hak ve özgürlüklerine saygı duyarak sormak zorunda olduğumuz bazı sorular olacaktır…

Uyuşturucu ile mücadele eden güvenlik güçleri ile yasalar arasında acaba anlaşılmayan yanlışlık var mı?

Yasalarda bir boşluk var mı?

Tutuklanan bir sanık hâkim veya savcı psikolog ve de uyuşturucu konusunda eğitim almış mıdır?

Bu savcı ve hakim bir tutuklu sanığı akademik olarak uyuşturucu kullanımı ve bulundurulması için böyle bir eğitim almadan, nasıl, ne sebepten kimlere danışıp, denetimli olarak serbest bırakabiliyor…

Bu göreceli sanatçı Tarkan hakkında çıkan bu tür haberlere üzüldüğünü bir basın toplantısında bildirdi…

Bunun yanında  halifenin yönetimi altıdaki Türkiye’de 24-01-2013 tarihinde medyaya yine reyting olarak  gösterilen Şafak Operasyonu'nda karar: 22 sanığa hapis aldı haberi verildi…

Halifenin yönettiği Türkiye’de, Kastamonu'da 32 sanığın yargılandığı uyuşturucu madde ticaretine ilişkin gerçekleştirilen ''Şafak Operasyonu'' Halifenin denetimi altıda olan hukuk düzenindeki davasında, 22 sanık 5-16 yıl göstermelik olarak sözde ağır hapis cezasına çarptırılırken,  yine göstermelik olarak sözde 9 sanık ise beraat etmiş…

Göreceli göstermelik haberin detayına bakalım; Halifenin yönetimi altıdaki Türkiye’de, Kastamonu’da Halifenin denetimi altıda olan hukuk düzenindeki Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki karar duruşmasına, sanıklar ve uyuşturucu sanık avukatları katılırken,  halifenin güvenlik güçleri geniş güvenlik önlemleri alınmıştı…

Halifenin denetimi altıda olan hukuk düzenindeki Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki Duruşmada, uyuşturucu olgusu içinde tanık olarak dinlenen vampir İrfan Ekşi, “kimseden uyuşturucu madde almadığını” iddia ederek, ''Sanıkların çoğu arkadaşım. Sanıklardan Eray, Emrah ve Kamil'le uyuşturucu içtik ama hiçbir şekilde onlardan uyuşturucuyu parayla almadım. Daha öncede ifade vermiştim ama farklı yazılmış'' söylevinde bulundu.

Burada şu söylene bilinir, bizde bir söz vardır, “arkadaşını söyle seni söyleyeyim” denir…

Uyuşturucu olgusu içinde bulunan tanıklardan vampir Samet Boyacı da “kimseden para karşılığında uyuşturucu madde almadığını, daha önceki ifadesinde polislerin kendisine baskı da bulundu” ğunu ileri sürerek, ağzından çıkan kelimelerin aynen yazılmadığını söylevinde bulundu…

Yine Uyuşturucu olgusu içinde olan vampir Orhun Can Yılmaz ise vampir Kamil P'den “uyuşturucu madde almadığını” söylemesi üzerine Halifenin denetimi altıda olan hukuk düzenindeki mahkeme başkanı; ''Daha önceki ifadende Kamil P'den uyuşturucu aldım, temin ettim demiştin. Şimdi neden ifadeni değiştirmek istiyorsun?'' söylevinde bulundu…
Vampir Yılmaz, “polise, baskı altında ifade” verdiği söylemesi üzerine Halifenin denetimi altıda olan hukuk düzenindeki mahkeme başkanı, ''Kim sana baskı yaptı? Allah üzerine yemin ettin. Polisler de mesleğe girmeden önce Allah üzerine yemin ediyorlar, biz de ediyoruz. Siz de burada namus ve şeref üzerine yemin ediyorsunuz. Unutmayın!'' söylevi üzerine vampir Yılmaz, ''Ben bu kadar kişinin içinde konuşmak istemiyorum. Size sadece söyleyeyim'' söylevini yaptı…

Halifenin denetimi altıda olan hukuk düzenindeki Mahkeme başkanının, Vampir Yılmaz'a son kez Vampir Kamil P'den “uyuşturucu madde alıp almadığını” sorması üzerine, ''Fişek diye tabir edilen uyuşturucu maddeyi Kamil P'den aldım'' Söylevinde bulundu…

Halifenin denetimi altıda olan hukuk düzenindeki Mahkeme başkanı uyuşturucu tanıkların dinlenmesi üzerine kısa bir ara verdikten sonra;  uyuşturucu madde ile ilgili olguda sanıklardan İ.C.S, 16 yıl 8 ay, E.İ ve T.Y. 15'er yıl, O.K, E.K, U.Ü, H.S, M.K ve Ü.A ise 10'ar yıl göstermelik olarak hapis cezası verildi…

Halifenin denetimi altıda olan hukuk düzenindeki Diğer uyuşturucu madde için tutuklanan sanıklardan, M.Y, M.A, R.E.Y, K.P, E.K, T.Ş, U.K.S, B.Y, Ö.F.Ö, G.Y, O.Y, M.K. ve M.S de 5'er yıl göstermelik ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırıldı…

Halifenin denetimi altıda olan hukuk düzenindeki uyuşturucu Sanıklardan 8'i beraat ederken, 1 kişinin ise sözde bulunamadığı için yargılanamadı…

Halifenin yönetimi altındaki Türkiye’de bulunan İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü(KOM) ekipleri, İstanbul, Ankara, Kastamonu ve Çankırı illerinde operasyon kararı alındı…

Ekipler, Halifenin cumhuriyet savcılığından alınan izinler doğrultusunda daha önceden belirlenen adreslere eş zamanlı 'şafak operasyonu' yaptı…

Görevlerini yapan Yaklaşık 120'den fazla polisin görev aldığı operasyona özel harekat timleri de destek verdi. Yalnız bunu sonucunu biliyorlardı, onlar yakalasa bile Halifenin denetimi altıda olan hukuk düzeninde dışarı çıkacaklardı…

Yapılan operasyonlar sonucu 72 kişinin 'uyuşturucu madde satmak, temin etmek, nakletmek, bulundurmak ve kullanmak' suçlarını işledikleri iddiasıyla gözaltına alındı…

Uyuşturucu madde olgusu altında tutuklana vampirlerin İfadelerin alınması ardından gözaltına alınan 21 kişi, tutuklanma talebiyle Halifenin denetimi altıda olan hukuk düzenindeki adliyeye sevk edildi…

Uyuşturucu madde olgusu altında tutuklana vampirler arasındaki Şahıslardan 2'si serbest bırakılırken 19'u tutuklandı…

Uyuşturucu madde olgusu altında yapılan Operasyonlarda, söylediğine göre 221 gram kubar esrar maddesi, 151 gram toz esrar maddesi, 4 kök Hint keneviri, 2 gram kenevir tohumu, 6 çarşaf tabir edilen esrar içiminde kullanılan kağıt, 57 gram Bonzai, 10,6 gram Jameican, 45 uyuşturucu hap ele geçirilmiş…

Uyuşturucu madde olgusu altında tutuklana vampir Şahısların Ankara ve İstanbul'dan temin ettikleri esrar, kimyasal içerikli uyuşturucu madde ve hapları Kastamonu'ya getirerek pazarladıkları kayıtlar geçmiş…

25-01-2013’de Yine bu seferde yukarıda belirtiğim gibi ünlü olmak göreceli bir kavram olmasına rağmen yine ünlü denilen; Ünlü oyunculara şok narkotik operasyonu yapıldı…

25-01-2013’de Narkotik operasyonu kapsamında, aralarında göreceli ünlü oyuncular Cemal Hünal, Çağatay Ulusoy ve şarkıcı Cenk Eren’in de bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına aldı.
Bu seferde Halifenin yönettiği ülkede Narkotik operasyonu kapsamında, aralarında ünlü oyuncular Cemal Hünal, Çağatay Ulusoy ve şarkıcı Cenk Eren’in de bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına aldı.

Halifenin yönettiği ülkede İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele ekipleri yapılan operasyonda aralarında şarkıcı Cenk Eren, dizi ve sinema oyuncusu Çağatay Ulusoy, Cemal Hünal ve Gizem Karaca'nın da aralarında olduğu 30'dan fazla kişi gözaltına alındı.

Uyuşturucu operasyonu olgusu içinde gözaltına alınanlar arasında bazı tiyatro oyuncularının da olduğu biliniyor…

Okurlarım,

Fazla detaya girmek istemiyorum çünkü yukarıda söylediğim gibi ünlüler ile uyuşturucu bir araya gelince reklam oluyor ve reklamın iyisi kötüsü olmuyor…

Bakınız yılar önce yine böyle olgular oluyordu, şimdiki zamanda yani 13 senede bu olaylar daha çoğaldı çünkü halife iktidara gelmek için bilse de bilmese de bu uyuşturucu olgusuna ihtiyacı vardı, gizli ordusunu ancak böyle besliyordu buda Narko-terör olgusunu olmasına yardımcı olmuştur…

Ülkemizde olduğu gibi Terörizm, dünyada sadece belirli bölgelerde olduğu gibi görülen büyük şehirlerde veya sahil kentlerinde oluşan lokal bir problem olmadığı bilinmelidir…

Bütünüyle dünya coğrafyasında görülmüş ve görülmekte olan bir terör adıyla anılan olgu insanlık problemi olarak kabul edilir…

Böylelikle terörizm sadece sınırları olarak ülkelerin sorunu değil, tüm dünyanın ortak sorunudur. Bu sorundan yararlanmak isteyen, koku ile bazı ülkeleri boyundurukları altına almak isteyen diğer devlet ve kurumlarda şimdiki zaman diliminde bulunmaktadır…

Her zaman Vampir Terör örgütleri, tipik olarak kar amaçlı kurulmuş örgütler değillerdir…

Göreceli olarak  görünüşte ve oluşumunda daha çok siyasi, ideolojik, dini amaçlarlar,   faaliyetlerini sürdüren kişi ve bağlı buldukları kurum ve kuruluşlar şimdiki zamanda istihbarat örgütleri ile iç içe geçmiş girift bir yumak içinde yapılan operasyonlarının, ülkemizde görüldüğü gibi bölmenin ve bölünme için yapılan operasyonların yapısal zincirin halkasıdır…

Bu operasyonlar gerekirse operasyonların başarıya ulaşması için şiddet, korkutma ve yıldırma yöntemlerine başvuran vampir örgütleri kontrol etmek güç olsa da imkânsız değildir, çünkü kontrolsüz güç güç değildir…

Şimdiki zaman diliminde görülmüştür ki; gün geçtikçe vampir terörist faaliyetler ile organize suç faaliyetleri benzerlik göstermeye başlamışlardır. Çünkü birçok olayda, vampir teröristlerin karar merkezli gruplar gibi hareket ettikleri gözlemlenmektedir. Dünyada bunun birçok örneklerine rastlanılmaktadır…

Vampir Terör örgütleri ellerinde bulunan kara paranın aklanmasında uyuşturucu kaçakçılarının yöntemleri ve yeteneklerinden son derecede bilinçli olarak faydalanmaktadır.

Şimdiki zaman diliminde vampir terörist örgütleri finansmanlarını esas olarak başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere yurdumuzda ve dünyada illegal faaliyetlerden elde ettikleri bilinmekte olup, üzerine yeterince durulmadığı ve de ülkemizde halifenin yönetimi altındaki güvenlik ordusu tarafından üzerine gidilmemekte olduğu bilinmektedir…

Bu bilinen olgunu gösterilmemesinin nedeni ise halifenin görülen yasal güvenlik ordusu ile gizli ordusu arasında para alışverişi olması bu olguda siyasi işlerinin daha kolay yürümesidir…

Narkotik yani uyuşturucu ile mücadele normalde tek yasal güvenlik kuvvetleri ile olmadığı ve eğitimin; ilk, orta, yüksek, eğitim veren kurumlarda akademik olarak verilmesi gerektiği bilinmektedir...

Buna göre ülkemizin işi daha zordur çünkü ülkemiz normal bir ortamda yönetilmiyor, o nedenle gençlerimize bilinçli olarak biz eğim vermeliyiz, yoksa çok geç kalmış olabiliriz…

Bu eğitim gençlerimize verilmez ise , hiçbir güvenlik kuvvetleri başarılı olamaz, kısaca “havanda su dövmeye” benzer mücadele ortamı göstermelik olarak oluşur, bu eğitimi veren ülkelerde bile bu eğitim akademik yönden verilmesine rağmen yeteli olmadığı biliniyor, çıkar ve siyaset uğruna dünyada ve ülkemizde nice gençlerimiz ölüyor, işte bunları Narko-terör olgusunda iyi düşünmemiz ve bu olgunun yalnız ünlülere ait bir reyting aracı olmadığını magazinsel olmadığını bilmemiz gerekir, bu olgu yaşam ile ölüm arasındaki kısa bir filim sahnesi olmadığını geçek olduğunu, sonunu ölüm olduğunu bilmemiz ve bildirmemiz gerekir…

Bu vampirlerin yaptığı işlev, bizdeki PKK terör örgütünün finansmanını hangi yoldan sağladığını bilinmektedir, örgütün sözde ideolojisine ve kendi çapına göre değişkenlik gösterdiği alanlara bakarak kurduğu sistemi görebiliriz, bu sistemi bakış açımızı genişlettiğimiz ölçüde at gözlüğü takmadan artık net olarak görmemiz mümkündür, ya faktörle bu sistemin yürümesini büyük ölçüde sağlar, bu yan faktörlerden biri ise halifenin gizili ordusudur, bu ordu siyasal yönden halifenin dış ve iç bağlantılarını kontrol eden yegâne unsurdur, illegal yapısal ortama sahip olan bu sistem, bir illegal sistem olarak ülkemizde ve dünyada beli bir yere sahiptir…

BM bakış açısına göre yıllık küresel getirisi yaklaşık 500 milyar doları bulan uyuşturucu kaçakçılığı, her suç organizasyonu için olduğu gibi, vampir terörist organizasyonlar için de çok cazip bir finansman kaynağı olduğu BM tarafından gözlenmektedir.

Bu gözlemler rapor halinde tüm ülkelere geçmişte verildiğini bilerek, davrana BM yine de ülkemizdeki bu illegal yapıya ülkemizde ve yut dışında müsemma gösterilmesi ayrı bir tartışma konusu olarak yıllardır gündemdedir…

“BEERS Rand, The Worldwide Connection Between Drugs and Terror/Washington DC.” Verilen bilgiye göre; Geçtiğimiz yıllarda bazı devletler terör örgütlerini finansal olarak desteklemiş, silah, doküman, eğitim, lojistik yardımında bulunmuş ve söz konusu organizasyonlara topraklarını kullanma izni vermiştir. Ancak özellikle 11 eylül sonrasında terörist organizasyonların finansal kaynaklarının uluslararası alanda yoğun bir inceleme altına alınması ve terörizmi destekleyen ülkelere karşı kınama kampanyası başlatılması neticesinde örgütler kendilerini finanse etmek amacıyla uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere diğer bir çok illegal faaliyetlere yönelmişlerdir.
Yine dikkat çeken bir bilgi ise; Ayrıca terörist organizasyonları destekleyen sivil toplum kuruluşlarının mali yardımlarını kesmesi ve uluslararası alanda terörist organizasyonların mal varlıklarına karşı etkili yasal önlemler alınması da, terör örgütlerinin önümüzdeki dönemlerde uyuşturucu kaçakçılığına daha fazla karışması sonucunu da beraberinde getirecektir.

“TRANSNATIONAL INSTITUTE, Afganistan, Drugs and Terrorism (December 2002 Amsterdam)” on bir yıl önce bu bilgide verilmişti işte o bilgi; Terörist örgüt mensupları ile uyuşturucu kaçakçıları arasında sürekli bir ilişki mevcuttur. Bu ilişkiler, terör örgütleri tarafından, uyuşturucu kaçakçıları için gerekli imkân ve olanakları sağlamadan başlayarak, doğrudan uyuşturucu kaçakçılığıyla iştigal etmeye kadar varmaktadır. Dolayısıyla, bu ilişkiden her iki tarafta yararlanmaktadır. Uyuşturucu kaçakçıları teröristlerin örgütsel yapılanma yöntemleri, silah tedarikleri ve gizli örgütlere giriş imkânlarından yararlanmaktadır. Terörist örgütler ise, uyuşturucuyu bir gelir kaynağı olarak kullanmakta ve elde edilen kara paranın aklanmasında uyuşturucu kaçakçılarının yöntemleri ve yeteneklerinden azami derecede istifade etmektedir. Uyuşturucu kaçakçıları ise terörist organizasyonlar tarafından kontrol edilen büyük alanlarda onlarla işbirliği yapmaları halinde güvenle hareket edebilmektedir.

Fakat ülkemizde halifenin kurduğu parti ve kabine vardı. Henüz daha devlet yönetimini bilmeyen ve herkese saldıran bu kabine ve yönetim alanlarının içine sızmak çok daha kolaydı, çünkü agresif olan hele din duygularını sömüren ve bölmenin ana temasını oluşturun halifenin yönetimi altıdaki hükümeti bu konuda yönetmek çok kolaydı…

Biraz geriye dönüp bilgileri olgumuz içinde irdeleyelim; vampir Terörist örgütler günümüzde olduğu gibi geçmişte, örgütün vampir uyuşturucu kaçakçılığı faaliyetlerini mümkün olduğunca halkımızdan ve toplumundan gizlemekte başarılı olmuşlardır…
Uyuşturucu kaçakçılığı tüm toplumlar tarafından bir insanlık suçu olarak kabul edildiğinden bunları yöneten istihbarat servisleri kurdukları düzendeki hükümeti zora sokmamak için yapılan senaryolarda vampir örgütün imajını zedelemekte ve senaryo icabı propaganda faaliyetlerinin başarısızlıkla sonuçlanması için göstermelik olgular yılladır ülkemizde gösterilmektedir…
Uyuşturucu kaçakçılığı aynı zamanda vampir örgüte destek sağlayan ülkelere de olumsuz bir imaj bırakmakta senaryonun başka bir aşaması idi…
Söz konusu ülkeler ülkemizde olduğu gibi vampir terör örgütlerini desteklerken çekimser davranmakta olması senaryonun başka bir olgusu olmuştur…
Uyuşturucu faaliyetlerine karışan ülkemizde bulunan vampir örgütler uluslararası kamuoyunun bir süre için, kısaca bölünme olgusu oluşmadan desteğini de kaybetmemek için değişik türde oyalıyıcı senaryolar yapmışlardır ve de bu senaryolar sayesinde çok başarılı operasyonlara imza atan dış istihbarat servisleri ülkemizde beli bir orada yer ve imkan sağlamıştır…
Türkiye geçmişte ve günümüzde vampir terör örgütlerinin eylemlerine hedef olurken bunları arasında uyuşturucu ticareti yapan kişiler belirlenmeden ört pas edilmiştir, sebebi bilinmeyen saldırıların ardından bu uyuşturucu operasyonları da bulunmaktadır…
Fakat bunların hepsi terörist saldırı olarak belirlenmiştir ve öyle halkımıza ve dünyaya gösterilmiştir, bazen olgular öyle olmuşturki öldürülen kişiler kahraman olarak lanse bile edilmiştir…
Başarılı sayılmasa bile yukarıda belirttiğim şekilde “havanda su dövmek” gibi yürütülen mücadeleler neticesinde, vampir terör örgütlerinin uyuşturucu madde kaçakçılığının her safhasında (imalat/ taşıma/ aracılık/ satış/ sokak satıcılığı v.b.) yer alarak finansal destek sağladıkları bir ölçüde tespit edilmiştir…
Yukarıda belirtilen tespitler yetirince halkımıza verilmemektedir ancak uyuşturucu görsel olarak; ünlü olmak göreceli bir kavram olmasına rağmen yine ünlü kişiler göz altına alındığı zaman uyuşturucu olgusu görünür hale getiriliyor, buda diğer yapılmış veya yapmamış operasyonları göstermek için ülkemiz şimdiki zamanda ulusal ve yerel medyasında görsel olarak gösterilmektedir…
Vampir PKK-KONGRA-GEL-KADEK vampir terör örgütünün uyuşturucu suçlarına karıştığını uluslararası raporlar bile olduğu halde bunu hâlâ magazin programları içinde magazin olarak medya vermektedir…
Türkiye’de bilinen gerçekleştirilen uyuşturucu madde operasyonlarında yakalanan şahısların ifadeleri, terör örgütleri ile bağlantılı suç kayıtları, örgüte ait sığınak/hücre evlerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeler ve dokümanlardaki uyuşturucu alış verişinin para kayıtları açıkça at gözlüğü takmayanlar tarafında görülmüştür…
Halifenin kurduğu partinin iktidarda olduğu zamanlar ve ilesinde; 2002 ve 2006 yılları içerisinde Türkiye’de yapılan ve daha sonra halifenin gizli ordusu tarafından engellenen operasyonlarla da vampir PKK-KONGRA-GEL-KADEK vampir terör örgütünün, uyuşturucu kaçakçılığı yapmaya devam ettiği görülmüştür, ve de bu trafik göstermelik operasyonlar yapılsa bile açıkça devam etmektedir...
Vampir PKK-KONGRA-GEL-KADEK vampir terör örgütünün de uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığı, halifenin sayın dediği ve son olarak hakkında iyi şeyler düşündüğü vampir başı Abdullah ÖCALAN, Şemdin SAKIK gibi örgütün yakalanan eski en üst düzey vampir yöneticileri tarafından bizzat  itiraf edilmiştir.

Halifenin sayın dediği ve son olarak hakkında iyi şeyler düşündüğü vampir başı Abdullah ÖCALAN İmralı adasında yargılanırken Mahkeme Başkanının sorusu üzerine, “örgütün parasının 200 milyon dolar civarında olduğunu” söylemiştir. Vampir Örgütün uyuşturucu ticareti yapıp yapmadığı şeklindeki soruyu yanıtlarken de halifenin sayın dediği ve son olarak hakkında iyi şeyler düşündüğü vampir başı Öcalan, “örgütün uyuşturucu kaçakçısı ailelerden para tahsilatı yapıldığını, sınır bölgelerinde gerçekleşen kaçakçılık olaylarında, komisyon adı altında örgüte para temin” edildiğini ifade etmiştir.
Şimdiki zam diliminde halifenin örgütlendiği TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve beraberindeki heyet Diyarbakır Cezaevi’nde mahkûmlarla görüşürken, Şemdin Sakık’la da bir görüşme yapmışlardır. Vampir Sakık, günümüze de ışık tutan şu çarpıcı bilgileri aktarmıştır: “Bizim paramızın kaynağı uyuşturucu kaçakçılığındandı. Türkiye-Orta Doğu eksenindeki uyuşturucu kaçakçılığından PKK ve Apo, hep önemli pay aldı. Bu paralarla da silah satın aldık.” Demişti..
Evet, bu ifadeler şimdiki zamanda unutulmuş olacak ki, halife baş tacı edilmiştir, vampir terörün sonlandırılması için vampir başı ile diyalog kuruluyor, unutmak kolay şey değil mi okurlarım?
Bilinç veya iyi niyetle söylemek gerekirse bilinçsiz olarak bu ölüm tacirlerinin politikalarına destek veren halifemiz, yine iyi niyetimle söylüyorum ki, dilerim düşmanlarımın ve vampir dediğim kişi ve grupların başına böyle bir uyuşturucu kullanım işi gelmesin…
Şimdilerde halife kanser olduğu için beyaz ekmeğe karşı kampanya başlattı, çevresinde biri uyuşturucu yolu ile ölürse, demek ki, o zaman uyuşturucu kullanımına karşı kampanya başlatacak, yazık ve yazık bu millete...
Yapılan operasyonlara ve bina bağlı yapılan tahkikatlar göre ve alınan bilgiler geçmiş yıllarda; vampir PKK-KONGRA-GEL-KADEK vampir terör örgütünden başka ASALA, TKPL/ML ve DHKP/C gibi yine yardımlaşarak ölüm tacirliği yapan ve düşmanım düşmanı beni dostum denilen vampir terör örgütlerinin de faaliyetlerini finanse etmek amacıyla uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını gözlenmektedir…
1980’li yıllardan başlayarak günümüze yansımaları gelen, Türk Yurtdışı misyon görevlilerine yönelik saldırıları ile dikkat çeken ASALA vampir terör örgütünün, etnik yakınlık nedeniyle uyuşturucu kaçakçısı olarak kaydı bulunan CANTÜRK organizasyonu tarafından desteklendiği, CANTÜRK’lerin çok sayıda ASALA mensubu ile ilişki içerisinde olduğu geçmişte gözlenmekte idi.
Vampir DHKP/C örgütünün de, faaliyetlerini devam ettirebilmek için yasadışı yollardan gelir temin ettiğinde geçmişte gözlenmekte idi bular biline biline halifenin yaptığı işlemler gizlenmekte ve gizli ordusu bunu hâlâ bu gizli işlemlerini  sürdürmektedir…
Vampir örgütün uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yaptığı, örgütsel ilişkileri ve alt yapısını kullanarak bu yolla büyük paralar ve siyasi güç elde ettiği gözlenmektedir.
18.04.1995 tarihinde İstanbul ilinde yurt dışına çıkma hazırlığı içinde bulunan vampir DHKP/C örgüt mensupları haberlere yansıyan 10 kg. eroin ile birlikte yakalanarak göz altına alınmışlardı.
Devam eden operasyonel çalışmalar ve şahısların sorgulanması sonucu uyuşturucunun yurt dışına pazarlanarak örgüte gelir temin edileceği ve bu durumdan vampir örgüt üst düzey kadrosunun da haberdar olduğu gözlenmiştir.
Halifenin dış istihbaratlar ve bağlı o zamanlar bulunduğu parti tarafından İstanbul’da siyaset alanında yetiştirilmedi sırasında, Mersin ilinde 22.09.1998 tarihinde gerçekleştirilen operasyon sonucu 602 kg. 603 gr. kokain maddesi ele geçirilmiş olup olayla ilgili olarak 8 sanık göz altına alınmıştı…
Olayın birinci sanığının vampir THKP/C DEV-YOL örgütünün Adana İl Genel Sorumlusu olduğu, ikinci sanığın, vampir THKP/C DEV-YOL örgütünün üyesi, üçüncüsünün vampir Zaza Kadir kod adıyla vampir THKP/C DEV-YOL örgütü mensubu olduğu, vampir THKP/C DEV-YOL örgütüne ait silahları naklederken tutuklandığı gözlenmişti.
Buna göre siyaset olgusu perdeleme yaparak uyuşturucu tacirliği yapıldığı belirlenmişti, ve bu senaryoyu istihbarat örgütlerinin Türkiye’yi bölme planları arasında olduğu da gözlenmişti…
Ulusal Güvenlik Kuvvetlerince vampir PKK-KONGRA-GEL-KADEK, vampir ASALA, vampir TKP/ML ve vampir DHKP/C terör örgütleriyle bağlantılı olduğu o yılarda belirlenmişti, fakat bunun dış istihbarat teşkilatlarının bir senaryosu olduğu o yılarda göz ardı edilmişti…
1984 yılından yapılan açıklanan günümüze yansıyan toplam yaklaşık 343 uyuşturucu madde kaçakçılığı olayına ilişkin istatistikler aşağıya çıkarılmıştır.
 Açıklanan fakat şimdiki zaman diliminde  bu bilgileri 1000 çarpmak gerekir…
· OLAY  yaklaşık 343
· EROİN yaklaşık 3741 kg
· ESRAR  yaklaşık 21392 kg
· KENEVİR yaklaşık 2.484.003 kök 2127 kg
· BAZMORFİN yaklaşık 4305 kg
· ASETİK ANHİDRİT yaklaşık 26190 kg
· KOKAİN yaklaşık 710 kg
· AFYON SAKIZI yaklaşık 8 kg
· EROİN ARTIĞI yaklaşık 19 kg
· SENTETİK TABLET yaklaşık 297.412 adet
· SODYUM KARBONAT yaklaşık 1080 kg
· İMALATHANE yaklaşık 2 adet
Bize geçmişten günümüze yansıyan bu bilgilere bakarak, terörizmle mücadelenin tek yönlü olarak magazin medyasının sunduğu gibi yapısal ünlü olmak göreceli bir kavram olmasına rağmen ünlü denilen kişileri göstermek ile  yapılamayacağı gibi, uluslar arası uyuşturucu kaçakçılığı da tek taraflı mücadele edilemeyecek kadar terör ile birbiri ile ilişkili hale gelmiştir…
Bu bakımdan ülkelerin, meseleyi sadece bir tarafından ele almaları etkin bir mücadele için yeterli olmadığı artık bilmeliğiz…
Özellikle, Türkiye’nin üzerinde bulunduğu sosyolojiktik coğrafyada bulunan önemli uyuşturucu rotaları kullanılarak, Afgan kaynaklı uyuşturucular Avrupa ülkelerine ve hatta Amerika ve kanada gibi ülkelere kaçırılmaktadır…
Türkiye, bölgesinde gerek mücadele gerekse eğitim alanında iyi bir örnek oluşturmaktadır…
UNODC uyuşturucu raporlarına bakıldığında Türkiye’nin tüm AB üye ülkelerinin toplam yakalama miktarının tamamına yakın eroin yakaladığı gözlenmektedir...
Bunun yanında, UNODC ile işbirliğinde kurulan Uyuşturucu ve Organize Suçlara Karşı Türkiye Uluslar arası Akademisi (TADOC), birçok bölge ülkesi ve Türkiye’nin ikili anlaşması bulunan diğer birçok Dünya ülkesi için olumsuz yönde yapılan işlemler için eğitim sunmaktadır.
İşte burada üzerinde hassasiyetle durulması gereken konu, vampir terör örgütlerinin tüm ülkelerce vampir terör örgütü olarak tanınması, vampir terör faaliyeti gösterdikleri ülkeler dışında kalan ülkelerde değişik dernek, vakıf benzeri yapılanmalarla barınmalarına izin verilmemesi ve bu alanda uluslararası işbirliği gösterilmesi son derece önemlidir…
Uyuşturucu ve vampir terör birbirinden ayrılmaz parçalanmaz yapışık kardeşlerdir, bu kardeşleri birbirlerinden bir operasyon ile ayırırsanız yaşama şansları olmaz, ayırmadan ayrı olgular gibi savaşmakta bu Narko-terör olgusuna zarar veriri… Global bir mücadele için, her iki alanda da yakın işbirliği gerektiği artık bilinmelidir, bu bilinen ve bilinmezlik olgusu halka ayrıntılı bir şekilde akademik olarak aktarılmalı ve bunu yapısal olarak bağlantılarının okullarda ders olarak verilmesi gerekir…
Saygılar…
Genel Yayın Yönetmeni…
Cessur Demirali GÜRSU
Bölüm Sonu

Salı, Ocak 22, 2013

Halifenin Gizli Ordusu -2-


Saygın okurlarım,
Geçtiğimiz hafta bildiğiniz gibi Halifemiz yurtdışında iken üç adet vampir kadın Fransa’da öldürüldü daha sonra Rusya’da bir vampir daha öldürüldü…
Narko-Terör Hâlâ faaliyette Türkiye’deki göstergesi de Halifenin gizli ordusunu gösteriyor…
"Uyuşturucu Madde" (Narkotik) ve psikotrop kelimeleri akli faaliyeti ve ruhsal durumu etkileyen bir dizi maddeleri kapsar.
Bazı uyuşturucu maddeler, bu faaliyeti yavaşlatırlar (merkezi sinir sistemini uyuşturan depresanlar). Sonuç olarak bu maddeler ağrı dindirmek için (ağrı kesiciler, analjezikler), sinirsel heyecanı bastırmak veya sinirsel bozuklukları sınırlamak için (sedatifler) veya endişe gidermek için (trankilizanlar) kullanılan faydalı, tıbbi uyuşturuculardır.
İşte bu tür faydalı olan uyuşturucular zaman içinde Narko-Terör olgusuna da girmiştir bazı toplu katliamları yapacak kişi ve topluluklara bu maddelerden türetilmiş maddeler veriliyor, ve yukarıda belirtilen biçimlerde insanı beyni uyuşuyor daha sonra bu maddeleri veren kişi ve kurumların dediklerini düşünmeden yapıyorlar, bir yede düşünme ve muhakeme kabiliyetlerini sınırlıyor…
Bunu yanında arta kalan yasa dışı uyuşturucu veya türevleri olan maddeleri Narko-terör olgusunda çalışan veya bunu sattırarak beli bir kar elde edenler ülkeler, ülkemizde Halifenin sayesinde beli bir düzeye gelmişlerdir…    
Başka bir yönden olayı irdelersek, diğer uyuşturucular, akli faaliyetleri zıt yönde etkiledikleri bilen bir gerçektir…
Örnek verilecek olursak,  bu uyuşturucu ve türevleri heyecan hallerini de oluştururlar. Bu sebeple bu tür maddelerin tembih edici etkileri olduğu bilinir. Bunlar tedavi gayeleri ile sadece zihni faaliyetin temerküzü (canlandırılması) ve faaliyetlerin arttırılması gerektiği zaman (açlık hissini giderici maddelerle aşırı şişmanlığın tedavisi) kullanılırlar.
Bu tedaviyi doktor kontrolünde yapılmaz ise veya bunlar denetimsiz satılır ise geçmişte ve gelecekte göreceğimiz vahim durumlar ortaya çıkar…
Akli faaliyet üzerindeki kuvvetli etkilerine rağmen bazı maddeler vardır ki, bunların hiç bir tıbbi kullanımı yoktur veya çok sınırlı kullanımına doktor denetiminde izin verilir. Bunlar "halisinojen" maddelerdir, yani hayaller ve evhamlar meydana getirmede kullanılan maddelerdir. Bu maddelerin arasında Hint Keneviri de yer almaktadır.
İşte olgu burada kendin daha çaplı gösterir, Hint Keneviri sayesinde bir çok düşünsel olgular olmuş veya olacakmış gibi görünür, bunu sayesinde Narko-terör olgusu daha iyi faaliyet gösterdiği bilinmektedir…
Ülkemizde Halifenin %90 bildiği, %5 bilip çıkarı için sustuğu, %5 umursamadığı Narko-terör olgusu;  Bireysel etkenlerin yanında toplumsal ve ekonomik nedenlerinde büyük rol oynadığı ilaç bağımlılığının, özellikle gelişmiş ülkelerde yaygın olduğu görülmektedir. Ülkemizde ise ilaç suiistimali geçmişte oldukça düşük düzeyde ve sadece afyon, esrar, öksürük ilacı ve barbitüratlarla sınırlı iken, son yıllarda Halifenin politik oyunları sayesinde Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde özellikle uyku ilaçları ve trankilizanları tıbbi amaçlar dışında da kullananların sayısı so 13 yılda önemli bir artış sağladığı at gözlüğü takmayanlar tarafından görülmektedir… Bu durum küçük kasaba ve köylerde dahi Batı, doğu, kuzey, güney kent ve sokaklarda yaygınlaşmaktadır.
İşte bizim halifenin Yönetimi altıdaki gizli ordunun yan gelir ve de dost ve akrabalarına unvan getirerek sayın denilen bazı görülen bazen görünmeyen kişilerin oluşturduğu ortam budur…
Bu ortam bilindiği halde bilinmezlikten getirilerek oluşum güçleniyordur…
Evet,
Olgular ve Halifenin yaptığı olgular son derece iyi kamufle edilmiştir, Halifenin gizli ordusu hakkında bulunan bilgileri şu anda desteleyecek kanıtlar ortadan kaldırılmıştır, bunları bilenler susturulmuş ya da öldürülmüştür, Türkiye ucuz Pazar olarak narkotik pazarına sunulmuştur…
 ABD’nin kıçını yalayan bu politik ortam ABD’nin olumlu görünen yasalarını Türkiye’ye uygulamak için göstermelik çaba gösteriyor, bunu yanında Uyuşturucu ile mücadele konusunda ABD’nin Yaptığı uygulamaları göz ardı ediyor…
Bu ABD çift standarttı olaraktan söylene bilinir çünkü tek politikaları olarak onların devleti (ABD) tek onların halkı vardır. Bu ulus kendi çıkarları için kendilerine taşeron kişi ve devletleri bulur onların politikalarını yönetir, yaşayan halkı karakteri ile ve devlet yönetimi karakteri ayrıdır, bu ayrım yönetim değişe bile karaktersizlik yapısı devletin değişmez…
ABD devletinde yönetimi değişik ellere geçse de dış politikaları sömürme ve böl, parçala, yok etme üzerine kurulmuştur, bu politikaları hiç değişmez…
ABD Kanla beslenen bir ülkedir, kimse kimse ile bu konuları görüşmez, tez yazarlar başkalarının hayat ve yapısını eleştiriler, kendilerine gelince birlik olmayı sağlayan bu politik yapılarıdır, her zaman onlar haklı dış ülkeler haksızdır…
Bilimi ve araştırmayı halkına küçük yaştan itibaren öğretir, ama bilimi ve yaşamı kendi halkları için yapar, hatta kobay olarak üçüncü dünya halklarını her olguda çok rahatlıkla kullanırlar…
 ABD Buna göre kendi hakkına sahip çıkar, halklarına ve yaşam standartlını bu yapısal politikalarla artırdılar…
ABD’yi çözmek çok basit ve kolaydır, işte o yüzden yaptıkları fazla önemsenmez çünkü basit olaylar büyük olayların gösrgesi olduğu kimsenin aklına gelmez, yavaş yavaş başka ülkenin içine sızarlar bu önceleri önemsenmez ama daha sonra önü alınamaz…
ABD’nin Planlarını kısa dönemde 10, orta dönemde 25, uzun dönemde 50 yıl için yapılır…
Bu çifte standart olgusunda halkını nasıl eğittiklerine, ve bilgilendirdiklerine şahit olduğum uygulamalardan konumuzla ilgili ufak bir örnekle bu haftaki yazımı bitireceğim…
1974 yılında ben ABD’de idim orada Türkiye’de şimdi 4+4+4 sistemine benzer yürütülen sistem gibi bir sisteme dâhil olmuştum, yaşım ufaktı, ona rağmen araştırmayı seviyordum…
Doğru, dürüst İngilizce bilmiyordum, 5 sınıfa kadar Türkiye’de okumuştum, 6. Sınıfa başladığım o gönlerde modern matematik ile tanıştım, o zaman matematik düzeyim iyi olmadığı için beni matematik derslerinde bir alt sınıfa yani 5. Sınıfa indiriyorlardı, önce bunu sebebini anlamadan isyan ettim, daha sonra ban açıklama yapılınca bunu kabullendim…
Günler günleri kovalıyordu…
Ben İngilizceyi de az çok sökmüştüm, tam o sıralarda Eğitmenimiz bir ufak broşürü herkese verdi, verilen bu broşürde tüm uyuşturucular, uyuşturucu madde türevleri, haplar renli olarak aslına uygun bir biçimde gösteriliyordu…
Broşürün yazılı olan kısmı ile üzerinde şeffaf bir kısım sağa sola oynuyordu, bu kısım’ı oynattığınız zaman önünüze bu uyuşturucu ve haplar nerde kullanılır, ne tür yan etkileri olur, hangi ortamda bulunur, kimler niye kullanır yasa dışı kullanım sonucundaki olan olumsuz olgular nedir, bu tür uyuşturucular nereden sağlanır, hangi ülkeler bu uyuşturucuyu yapar ve yetiştirir, geliş yolları nerelerdir gibi renkli olarak şemalar halinde anlatıyordu…
Bunu yanında, sex ve cinsel eğitim konusunda da eğitici video ve bilimsel yönde yetişmiş uzmanlar tarafından haftada 3 saat eğitim veriliyordu…
Bu uyuşturucu maddelerin yazılı olan broşürde gelecek yüzyılda tehlike arz eden ve ABD ye uyuşturucu tehditti olan ülkeler arasında Türkiye’de bulunuyordu…
O yıllarda memleket özleminden olacak; bu broşürü veren Eğitmenimize kalkıp şunu söyledim “In my country, such narcotics or not, this is a wrong is the knowledge of the teacher...” Türkçesi “Benim Ülkemde böyle narkotik maddeler bulunmaz, bu yanlış bir bilgidir öğretmenim...” dedim...
Evet,  çok kızmıştım, ve bunu bağra bara söyledim…
Eğitmen bana gülerek; " Look at the scientific data, you country returned to a more detailed research you do, then this data, don't you, now this possibility cases, the data are real...",  bunu Türkçesi ise "Bak bunlar bilimsel veriler, sen ülkene dönünce daha detaylı araştırma yaparsın, o zaman bu verileri yok edersin, şimdi bu olasılık olgusunda veriler gerçektir...", demişti…
Şimdi düşünüyorum insana bilimsel yönden eğitim verilirse…
Zorlama yapmadan her olguyu anlatmak mümkün olsa idi..
Yok saydığımız değerlerimiz yok sayılmadan öretebilir mi?
Yoksa bazı şeyleri saklayarak mı özgür iradeyi gelişir de benim bundan haberim yok mu?
Kısaca hurafe ve dini bilim dışında alternatif bir korku aracı olarak kullanarak mı, bir ülke başarıya ulaşır?
ABD’de o yıllarda şu da dikkatimi çekmişti, bu olgular çerçevesinde her türlü pislik ABD’de var iken bunu yanında her Pazar günü çoluk çocuk kiliseye ibadete gittiklerinde gördüm, ama ülkemizde camiye gitmek veya camiye gitmemek arasında akan genç neslimizi şimdi düşünüyorum…
Din ve diğer olgu, baskısı kurarak din eğitimi verildiğinde neler oldu, büyüdük mü, küçüldük mü, koyun gibi halifenin sözleri ile dinimizim öreniyoruz?
Her konuda özgür irade kullanılsa ve çıkar için din ve bezer hurafe kullanılmazsa bizim halife başa gelemeyecek ve ülke bu hâle gelmeyecekti…
Tatbiki ABD’de yaşadığım o zamanlar ikilem yaşıyordum, yaşım icabı Halifenin Yönetimi altında bir ülke olacağını düşünemiyordum, fakat şimdi ABD’nin kıçını yalayan halife ve gizli ordusunun oluşumu o zamanlardan olası olacakları ABD eğitim sistemi biliniyormuş, o zaman dilimindeki öğrenciler şimdi çoğu ABD’de yönetiminde söz sahibi, birde şu var ki öğrenciler çalıştığı sürece yükselme şansları bu ülkede vardır ve tehditti olayları bu öğrenciler ülkelerini  lehine çeviren yine o zamanki öğrencilerdir…
Petro-savaş olgusu içinde BOP ve KOP projesi altında oluşacak olguda Narko-terör olgusunu kendi ülkeleri adına kendi lehlerinde kullandıklarını artık “sağır sultan” bile biliyor…
Şimdi size samimi birkaç sorum olacak, yüreği olan kendi kendine cevap versin eyer evinizde Türkiye haritası ve Türk Bayrağı varsa, bunları önünüze koyun, birde bir aynayı koyun her soruyu olkuduktan sonra önce Hartaya sonra bayrağa sonra aynaya bakın ne görüyorsunuz işte gördüğünüz şimdiki Türkiye’dir…
· Eğitim sistemiz de yukarıda verilen yazdığım eğitim veriliyor mu?
· Benim anlattığım yıllardan bu yana kaç eğitim sistemi değiştirildi?
· Bilimsel yönden kaç eğitim sistemi Ulusumuz çocuklarına verildi veya veriliyor, deneme tahtası olarak kaç öğrencimiz kullanılıyor?
· Şimdiki zamanda Halifenin yönetimi altında oluşan,  Milli eğitim politikalarına bir bakınız, Din Hurafe ve yansıması Olan başörtü olgusu ile üretilen bir eğitim politikalarında oluşan, bu olgumuzda geçen Narko-terör olgusunu yenebilir miyiz?
·       Bu günlerde ABD ye benzemek amacı ile ABD den alıntı yapılarak Sigorta ve sürücü eğitim yasası yapılıyor, bu yasalar ne kadar gerekli ise Narko-terörü anlatan eğitim sistemi niye yapılmıyor?
Halife ve gizli ordusu döneminde oluşan politik ve ekonomik, jeopolitik siyasi olgular çerçevesinde;
· Çıkarlar mı ön plana alıyor?
· 13 yaşına kadar düşen uyuşturucu kullanan gençlerimize yönelik olumsuz çalışmalar var mı?
Var ise önem alınmamasının nedeni;
· Halifenin kendi çıkarları ve manevi babalarının bulunduğu ABD’nin çıkarları için Ürettiği yalan ve bölücü Politikalar mı?
Sorularım bu kadar…
Ne gördüğünüzü bilmem imkânsız…
Fakat Mustafa Kemal Atatürk olayları analiz etmiş ve yıllar önce şu sözü söylemiştir “Hiçbir mazeret başarının yerin tutamaz”…
Şeref ve haysiyeti olan benim gibi şeyleri görmüştür umarım…
Aslına bakarsanız Kendine deli(ği)kanlı diyen Halifemiz bu sorulara cevap vermedikçe olgumuzdaki Narko-terör olguları gelişip büyüyecektir…
Yılan yedi başlıdır…
Yedisinde birbirinden haberleri yok ama tek bir organdan yönetiliyor onları ve de o görünmeyen organ veya organları besliyorlar.
Biliyor musunuz yedi başlı yılanın yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor, bu yedi başlı yılanın birde gün doğunda kuyruklarına basıldığı zaman başları gün batımında oynuyor ve oynadıkça halkın bir bölümü daha bölünüyor…
Yılanın başlarını hep beraber aynı anda koparmadan bütün projeler havada kalacaktır…
Saygılar…
Genel Yayın Yönetmeni
Cessur Demirali GÜRSU
22.01.2013
İkinci bölüm sonu

Pazartesi, Ocak 14, 2013

Halife ve gizli ordusu -1-


Saygın okurlarım,
Yılardır sizlere değişik ortamlarda yazıyoruz, bu yazdıklarımızı bilimsel verilere dayandırmak en büyük onurumuz ve görevimizdir, bizlere engel olan veya olacaklar, dün ve bugünde bulunacaktır, maksat mazeret uydurmadan bildiklerimizi halkın bilinçlendirmesi ölçüsünde yazıya dökmektir…
Okuyan okur, okumayan okumaz demeden yazıyoruz ve yazacağız, belki bir zaman gelirde birileri bizleri okur ve fikirleri geliştirir…
Bu yazı dizimde size halifenin ordusu sayesinde güçlenen uyuşturucu madde satışı, cinayet şebekesini koruması ve buna bağlı terör olgusuna biraz değineceğim…
Önce şu soruya cevap arayalım; Narko-terör neyi söylemeye yarıyor, niye önemli, ne yapıyor veya bu birim bilimsel veriler altında dünyada ve ülkemizde niçin kuruldu? Kurulmasına rağmen hangi engellerle karşı kaşıya gelip kurumsal olarak pasif hale getirilmeye çalışılıyor…
Fransa olgusu içindeki bu Narko-terör olgusu var mı?
Kısaca bu birim ülkede yaşanan uyuşturucu maddelerle oluşan ve terör örgütlerine yardımını engellemek amacı ve de buna bağlı  bazı olumsuz olgulara önlem olsun diye kurulmuştur, Türkiye’de daha önceleri uzman ve bilim adamları çalışıyordu ve bu bilim insanları son derece önemli projelere imza atmışlardı…
Uyuşturucu trafiğinden genelde çok iyi para gelir, bu para genelde belli olan bir olası para için bir olgudur, bu ortamı sağlamak çok kolaydır, “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez”, para yardımı olanakları bile dış ülkelerce sağlanır…
Baş Satıcılar çoğu zaman kullanıcı olmazlar, hatta aralarında din üstatları, parti üyeleri, milletvekilleri ve konumuz gereği halife ordusuna mensup kişiler olur ve bu kişiler; kendilerini öyle güzel kamufle eder ki araştırmazsanız bunları tanıyamazsınız, hatta ve hatta bunlar uyuşturucu hakkında ati propaganda bile yaparlar, siyaseti çok iyi tahlil edip parti bile değiştirenler olmuştur, dokunulmazlık zıhı altında uyuşturucu madde olgusu içinden kolayca kendilerini unutturan kişilerde mevcuttur, bazen bu kişileri tanımak veya tanıtmak için yapılan hukuksal göstergelerde hukuk yönünden engellenir. Çünkü onlar hâkim ve savcı olarak o makamlara gelmiştir veya getirilmiştir, makam tek bu olgu için geçerli olmayıp ülkenin bölünmesi içinde kullanılır…  
Uluslararası bağlantılar olgular bu oluşumun olması için yardımcı olurlar, bu olgu çerçevesinde her türlü yasal ve yasa dışı siyasi olgular ile bağlantı sağlanır, sebebi bilindiği gibi para ve güçtür…
Bu olgu çerçevesinde yine kılıfına uydurularak;  silah, insan kaçakçılığı ve tüm yasa dışı teröre yardımcı faktörler bir arada yürütülür…
İşte bu olgu bulunduğu her önemli stratejik önemi bulunan bölgelerdeki ulusları bölmek ve yok etmenin birinci şartı; bu görünmeyen para trafiğini ülkeye sokmaktır, daha sonra parlamentolarında ve diğer ortamlara gerekli kişileri gerektiği biçimde konuşlandırmak çok kolaylaşır…
-1- Bölüm 
Didar ve milliyetçi uyuşturucu orduları
Ters ve yüz politikalar içinde oluşan bu ordu gizli olarak karşı ve ati propaganda yaparlar bu ordunun birinci seviyede çalışan ve yardımcı olan kişiler tanımış kişi olması ön planda tutulur…
Bu olguda transfer yapacak kişi ve bulunduğu ortam gizli olması da önem kazanır, terör örgütleri içinde de üst yönetimde bulunan bu kişiler uyuşturucu trafiğini yönetir…
Niye uyuşturucu derseniz önce Uyuşturucunun tanımı yapmamız gerekir bu tanımlar hep birine benzer çünkü geçek ve hurafe değildir bilimsel verilere dayanır…
Uyuşturucu tanımı:
En anlaşılır genel tanımı ile uyuşturucu maddeler; kullanan kişide merkezi sinir sistemini etkileyerek, uzun süreli kullanımlarda bağımlılık oluşturan maddelerdir.
Gerçekte bilinen uyuşturucu kavramı yasal kısıtlılığı olan maddelerin (psikotrop maddeler) bir alt gurubunu tanımlamaktadır, ancak yaygın olarak bu tür maddeler için uyuşturucu terimi kullanıldığından bizde yazımızda da bu şekilde uyuşturucu ifadesini kullanılacağız.
Bilindiği gibi uyuşturucu maddeler yalnızca kullanan kişiye zarar vermeyip, o kişi veya kişilerin içinde bulunduğu başta aile düzeni daha sonra toplumun düzenini de etkilediği için bu maddelerin yasal olarak kontrol altına alınması olgusu ortamında çalışmalar geçmişte ve günümüzde uluslararası ortamlarda ve yasaların elverdiği ölçüde yurdumuzda da yapılmıştır…
Böylece bir bölüm satıcı, bu maddeleri yurdumuzdan transfer eden birçok kişi ve bağımlı olan kişiler ortaya çıkmıştır.
Doğrusunu istemek gerekirse yurdumuzdaki yasalar ve yönetmelikler bu konuda yeterli değildir, bu yönden yayılması ve denetim altına alınması zorlaşıyordur, uyuşturucu madde kullanımı 14-15 yaşına kadar inmiştir, birde bu kişilerin satıcı olarak kullanıldığını düşünürsek yurdumuzdaki olguyu daha iyi algılamış oluruz. Bunun yanında şimdiki politikalar doğrultusunda bilim olgusu dışında din ve hurafeler ile aldatılan ve o nedenle toplan çocuklarımıza da bunları kandırılarak kurye olarak kullanılarak sattırılıyor…
Düşüne Hayvan tabir ettiğimiz İnsanların dünyanın insan topluğu başladığı çok eski çağlarda bazı bitkileri uyuşturucu ve uyarıcı etkisini fark ederek bu etkiden yararlanmak amacıyla kullandıkları göz önünde bulunmaktadır…
Eskiden yukarda belirtilen uyuşturucu türevi bitkilerden türetilip ilaç yapımında kullandıkları da bilinmektedir.
Bu kullanım günümüzde de sürmektedir, ancak 20. Yüzyılın sonlarında ortaya çıkan sentetik organik kimyadaki hızlı gelişmeden ötürü uyuşturucu maddeler değişik bir boyut kazanarak kaçakçılık boyutunda daha fazla maddi gelir elde edilmesini sağlayan olgu olmuştur, bu gelir sayesinde terör örgütlerini yapılanmasına veya örgütlerine silah alıp vermek daha kolaylaşmıştır…
Sentetik olarak üretilen uyuşturucular nedeniyle, uyuşturucu kullanımı açısından günümüzde görülen olgu hiç iç açıcı bir durumda olmamaktadır…
Fransa’da şimdi terör olarak gösterilen cinayet olgusu da bir ölçüde  bu yönde de araştırılmalıdır…
Günümüzde araştırma yapılırsa; İnsanlık oluşumunda bu yana daha önce olduğundan çok daha ciddi sorunlar olduğu ortaya çıkacaktır...
Bu sorunlar kapalı kapılar ardında at gözlüğü takarak çözülemez…
Her yönü ile masaya yatırılması gerekmektedir…
Bu da ulusal ve uluslararası kurumsal etkin olarak etik bir şekilde yapılması gerekir; uyuşturucuların kötüye kullanılmalarını durdurmak ya da en azından kısıtlamak ve böylece bireyler üzerindeki; dolayısıyla toplumun büyük kesimlerindeki zararlı etkilerini önlemek için çalışmaları göstermelik yapılmamalıdır, kısaca insanlık için somut adımlar atılmalıdır.
Bu adamlar terör örgütünü muhatap alarak yapılmaz…
Bu adımlar hukuksal ve güvenlik kuvvetlerimizin yapacağı olumlu veya olumsuz davranışları analiz ederek yapılmaz…
Onurlu olarak eğitimde ve üst düzeyde bu işler ile çalışan kişilerin ulusal boyutta halkı bilinçlendirmesi ile olur, bu bilinçlendirme siyaset üstü çalışmalar ile olmalıdır, çünkü bu bir insanlık suçudur, ama bizim şimdiki halife ordusu buna müsaade etmeyeceği de bilmemiz gerekir. Çünkü çıkar ve çoğu maddi kaynakları bu uyuşturucu ve terör politikaları ile oluşmuştur. Bu politikaları yapmalarını isteyen dış güçler bu tür bilinçlendirme oluşumuna müsaade etmeyecekleri de biliniyor…
Olgular kapalı kapı ardında tartışılırsa ve de çıkarlar ön plana alınırsa, ne bu terör nede bu narkotik olgular ulusal veya uluslararası platformda bitmez…
İstihbarat kurumları ve uluslararası platformda ülkemizde ve dünyadaki Narko-Terör uzmanları artık her Terör cinayetin olarak görülen veya gösterilen cinayetlerin arkasında bu olguları da titizlikle araştırması gerekmektedir…
Olumlu veya olumsuz görsekde veya bize olumlu olarak gösterilen ama arkasında olan olguları gösterilmeyen “Terörü Bitirme” projelerin arkasında olan olayların %100 Narkotik olgulara bağlı olduğu bilinmelidir…
Bu proje başarılı olur ise yeni düzenin hangi narkotik olgularla devam ettirebileceğinde bulmak ve ona göre ulusal önlemleri almamız gerekmektedir, çünkü bu olgu çerçevesinde TBMM’de oluşacak olgu veya oluşturulacak olgu yine din unsuru içinde veya karşı görünüp içerde bulunun kişilerin değişim sürecinde bu yeni düzen narkotik olgulara bağlantısı olacaktır…  
Saygılarımla…
Cessur Demirali GÜRSU
Birinci bölüm sonu…

Pazartesi, Ocak 07, 2013

Halifenin Söylemleri Yalan


Saygın okurlarım,
Bu yalanları yutanlara Kolay gelsin demekten fazla bir şey yazamıyorum….
Ancak sizleri uyarmak ve gözünü açmak istiyorum…
Halife Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Afrika ziyareti öncesi basın toplantısı düzenledi…
HALİFE: İMRALI İLE GÖRÜŞME

Bildiğiniz gibi bu yeni başlamış bir süreç değil. Bizim bütün gayretimiz terörle mücadelede başarılı olabilmek, ülkemize huzur ve refahı tam manasıyla 4 bir köşesine getirebilmek. Bu konuyla ilgili olarak da olayın bizim açımızdan iki ayağı var. Bir, devlet ayağıdır. İki, siyaset ayağıdır. Ama bunu bilmeyen anlamayanlar var. Siyasetle hükümetle veya hükümet etmeyle devleti yönetmeyle devlet mekanizmalarının çalıştırılması arasındaki inceliği ayırt edemeyen siyasetçiler var. Biz bu inceliği koruyarak bir yol takip ediyoruz. Burada da daha önce başladığımız bir süreci devam ettirmenin gayreti içerisindeyiz. Bu konuyla ilgili yurt içi ve yurt dışında daha önce hükümet ederken, siyasetin enstrümanları vardır ve bunları da kullanır. Bu konuda da en önemli enstrüman her zaman için istihbarattır. İstihbarat teşkilatı özellikle yürütmenin en önemli bu konuda ayağıdır ve bunu da içerde ve dışarda en ideal şekilde kullanmanın gayreti içinde olur. Dünyanın her yerinde bu böyledir.

YALAN SÖYLEMEYE DEVAM EDEN HALİFE: İMRALI'YA EV HAPSİ KESİNLİKLE SÖZ KONUSU DEĞİLDİR

Ben başka birşey söylüyorum siz başka birşey söylüyorsunuz. Ben yeni bir süreçten bahsetmiyorum. Bu devam eden bir süreç. Bu devam eden süreç içerisinde de dürüst samimi davranacaklarsa bizim ekibimiz hazırdır, hazırlıklıdır. Meclis bugüne kadar defaetle bilgilendirilmiştir. Hatırlayın, kapalı oturum da yaptık. Herşeyi rahat konuşalım diye kapalı oturum yapıyoruz. Şuanda yeni bir süreç söz konusu değil. Devam eden bir süreç var. 4. Yargı paketi ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. En kısa sürede Meclis'e getirme suretiyle onu da çıkarmanın gayreti içerisindeyiz. Teröre bulaşmış olanları burada bağışlayan genel af asla söz konusu değildir bununda bilinmesini istiyorum. İmralı gibi ev hapsi asla söz konusu değildir. AK Parti iktidarında böyle birşey olamaz.

Saygın okurlarım,

İşte bölünmeyi hazırlayan bu Halife MHP’yi yanına alarak bölünmeği hazırlıyor.

Din simsarlığı ile halife ve Başbakan olan Halife Başbakan Erdoğan doğru söylemiyor…

Türkiye'nin PKK'yı bitirme projesi, bakınız: PKK'nın silahlı kapasitesinin, KCK'nın örgütlenmesinin zayıfladığını, BDP'nin de muhatap alınmadıkça siyasi aktör kimliğini yitirdiğini belirlemiş.
Hükümetin Askere karşı tutumu bilinirken ; MGK'da ayrıntıları belirlenen terörü bitirme sürecinde ilk hedef 2 bin silahlı PKK'lıyı Türkiye'den çıkarmakmış...
Teröre son vermek, PKK'ya silah bıraktırmak için başlatılan tarihi süreçmiş, Milli Güvenlik Kurulu'ndaki BDP-KCK-PKK analiziyle başlamış.
Bu analistler kim nasıl analiz ve neye dayanarak bu analistleri yapıyorlar, yoksa bu göstermelik bir analiz mi?
Örgütün silahlı kapasitesinin zayıfladığı, dağda 2 bin militanının kaldığı, istihbaratı doğru bilgimi bu bilgiyi toplamak için kimler ne amaçla kullanıldı bu olgu Türk istihbaratına mı ait yoksa dost dediğimiz devlet veya devletlerin istihbaratına mı dayanıyor…
Milli bir proje yapılırken nasıl başka memleketler ile yola çıkılır, bu yol açık mı karanlık mı? İşte burası muhtelif…
KCK'nın örgütlenme gücünün düştüğü, bildiriliyormuş…
Ya hücre evleri veya suskun olan hücre evleri çökertildi mi?
Bu hücre evleri bulunmadan örgütlenme gücünün düştüğü söylenebilir mi?
Öte yandan  BDP'nin muhatap alınmadıkça siyasi aktör kimliğini yitirdiği ve terörle mücadelenin sadece silahla kazanılamayacağı saptaması yapılmış…
Ve de buna karşı politik oyunlar ve Türk halkı ile Kürt halkını bölündüğü şu sözler ile meydana çıkmıştır,  "Artık oturup konuşma zemini oluştu" denilmiş…
Bunu açıklaması Kısaca bölüme oldu denmiş…
2 Bin militan çıksın…
"Silahsız siyaset" için ilk hedef, terör örgütü PKK'nın dağlarda bulunan 2 bin civarındaki militanının Türkiye'den çıkarılması imiş...
Evet,
Çıkarılması kolay sayılmasa da zor değildir ama Türkiye’ye doğru ise; 2 bin silahlı kişinin nasıl ve hangi yollardan gediği belirlenmesi gerekmez mi?
Çünkü çıksa bile bu tür oyunlar oynanırken tekraren daha kuvvetli olarak geleceği bilinmelidir…
Kısaca kimse kimseyi bu satranç oyununda kandırmaması gerekir, bilgiler bilindiği zaman bilgi istihbarat olmaktan çıkar…  
MİT-İmralı, İmralı-BDP görüşmelerinden sonra "Tek bir kişinin bile yaşamını yitirmemesi" önceliği korunarak, teröristlere silah bıraktırmaya dönük görüşmeler Avrupa ve Kandil'le de sürdürülecekmiş, bilgileri gelmiştir.
İstihbarat örgütümüz herkesle he ortamda görüşebilir, bu olguda herhangi bir sıkıntı olmamakla birlikte psikolojik asimetrik olarak bu bilgilerin toplum ile paylaşılması ne derece doğru olduğu her halde planlanmıştır, bu planları yapanlar dilerim halkı daha büyük bir kaosa sokmazlar çünkü bölünme oluştuğu görülüyor bunu sonrası parçalamak ve yok etme olarak oluşacaktır, hangi toplum yok edilecek işte asıl satranç oyunu ve uygulanacak politika bu, bu tespiti iyi düşünmemiz gerekir…
"PKK kan kaybediyormuş"
Şerefi olmayan bir örgütün akıttığı kanları unutulmuş olacak son 30 yıldır şerefsizce kan döken bu örgüte şimdi telim olan bir ülkede yaşıyoruz, suçlusu kimse değil tek suçlusu halkın iyi niyeti ile din simsarlarına oy vermesi ve bu din simsarları ceplerini doldururken halkı bölmeleridir…
Şimdi kayışız şartsız teslim olmanın şartları kapalı kapılar ardında planlanıyor…
MGK toplantısında, Kürt sorunun çözümü ve terörün bitmesi için yürütülen çalışma kapsamında PKK'nın durumu masaya yatırılarak, sözde analizler paylaşılmış.
4 başlıkta toplanan analizler şöyle imiş:
1- Terör örgütünün silahlı kapasitesi çok zayıfladı. 'Alan hakimiyeti' stratejisi çöktü. Örgütün dağ kadrosunda 5 bine yakın militan bulunuyor, bunların 2 bini Türkiye'de. Geçen yıl bine aşkın PKK'lı öldürülmüş. Dağdaki teröristin ortalama ömrü 2 yıl düşmüş.
2- KCK yapılanması deşifre edilmiş ve 'sivil itaatsizlik' ve 'Kürt baharı' girişimleri halkta karşılık bulmadı. KCK operasyonlarıyla şehirlerdeki hareketi engellenmiş.
3- Dokunulmazlık fezlekeleri ile BDP'de siyaset zeminini kaybetme endişesi başlamış. BDP, muhatap alınmazsa siyasi aktör kimliğini kaybedeceğini görümüş.
4- Hiçbir mücadelenin sadece silahla kazanılamayacağı görülmüş, konuşma stratejisi gündem yapılmış ve hayata geçirilmiş.
Evet,
Ben ve başında bulunduğum Rogg & Nok ve de Medya grubum analist ettiğimiz tüm yazı ve bilgilerde önce kendimizi öz eleştiriye tutarız…
Bu olguda tüm yazı ve bilgileri tarafsız olarak vermeye çalışırız, tarafsız olmak taraf tutmaktır, bizim tarafımız Üniter devlet yapısına saygılı olarak halkın bölünmesine bir nebze engel olmak için enik köken, din mezhep ayırmaları yapan unsurları ile bölmeye çalışanlara karşı taraf tutmaktır…
Bu ölçülerde devamlı şüpheci olmak ve onları siz saygın okurlarımız ile paylaşmayı prensip haline getirmiş olmamız ölçüsünde yukarıdaki dört şıkı şöyle analist edebiliriz:
Terör örgütü öncelikle ikiye ayrılamaz; çünkü terör çıkış noktası tek bir şeyi ifade eder insanı insandan ayırarak kendi düşüncesinde bir ortamda, bir yol ile o ortamda zorla egemenliğini sağlamaktır. Çoğunlukla kendine ait olmayan topraklarda bu eylemleri silah ve propaganda ile yapanlara terörist denir…
Bu olguyu analiz eden herkes terörist sayısına kapılmamalıdır…
Sayısı hiç mühim olmamakla birlikte bulundukları bölgeye nasıl ve ne amaçla geldikleri veya getirildikleri bilmek zorundayız…
Çünkü hiçbir terör veya bu işi yapan terörist yardım almadan eylemlerini yapamaz…
Dış ülkeler ve propaganda sonucu kandırdığı halk tabakası sayesinde terörist güçlenir…
Dış ülke istihbarat örgütleri bizim istihbarat teşkilatlarımızın tersine kendi ülkelerinin çıkarları için çalışır ve yaptıkları operasyonlar dost olarak gördükleri istihbarat örgütlerine verdikleri tüm istihbarat bilgileri kendi ülkelerinin çıkarlarını korur…
Bu terör olaylarını analist eden kişiler; yok bu kadar kişi vardı, bu şu kadar terörist öldürüldü, şu kadarı daha var, işte biz şunu yaptık ve şunları yapacağız demekle Terörizme açık kapı bırakırlar, ve satranç oyununun oynamadan kaybetmiş olurlar ülkemizde yılardır oynan oyun işte bu analist ortamında olmaktadır aynı terörist gibi analist terörü olgusu ülkemizde vardır…
Bu kapıdan geçen her terörist gurubu bu ortama karşı durmak için dış güçlerden aldığı güç ile plan ve projeler üretir…
Hükümet ve devlet bir sonraki olguları iyi hesap etmesi gerekir, PKK nasıl bir silahlı terör unsuruysa KCK o kadar ölüm tacirlerine teorik bilgi aktar ve hücre evleri sağlayan kurumdur. Bu hücre evleri bulunmadıkça bu planlar suyun üzerinde kalır…
Nedeni ise silahlar halifenin rica ettiği gibi gömülmez, bunlar dış istihbaratların kullandığı bölgesel işlev yapan seçme kişilerin bulduğu gizli evlerdir, bu hücre evlerinde gereli silah ve cephane bulunmaktadır, ülkede şimdi olduğu gibi karışıklık çıkarsa bu cephaneler ve silahlar dış istihbarat güçlerince kullanması için saklanmaktadır…
Terörizmi bir madalyona benzete biliriz, bu madalyonun boynuna takan o devleti Türkiye gibi bitirir ve işte şimdiki hükümetin yaptığı gibi kayıtsız şartsız teslimiyeti kapalı kapılar ardında adapte ettirirler bunun için madalyonu iyi tanımamız gerekir. Şöyle ki bu madalyonun bir görülen kısmı bide görünmeyen kısmı vardır. Konumuzdaki PKK Madalyonun görülen kısmı dağdaki ve silahlı eylem yapan kısmıdır, görünmeyen kısım ise KCK, BDP, ve onlara yardım eden dış devletlerdir…
Türkiye haricinde hiçbir devlet Terör oluşumları ile pazarlığa oturmaz, çünkü devlet devletliğini yaptığı zaman devlet olur, devletin içinde eyer ki devletin aleyhinde çalışan çıkarları doğrultusunda kişiler olursa o zaman bu odaklarla pazarlığa oturulur…  
Stratejisi gündem, gündem olmakla kalmamalıdır. Gündem yaratmak için psikolojik asimetrik istihbarat oyunları ulus ve güvenlik güçleri üzerinde oynanmamalıdır…
Bakınız,  
BDP: çözümün adresi Ankara
Habur sürecinde "Sine-i millete döneriz, Diyarbakır'da siyaset yaparız" diyen BDP, yeterli desteği bulamadı.
Ortadoğu'daki gelişmeleri de dikkate alan BDP, Ankara dışındaki bir siyasetin sonuç vermeyeceğine kanaat getirerek Hükümetle yeniden diyalog sürecini başlattı.
Bilgileri geldi, yukarıda belirtiğim biçimde bölünme ve parçalanma süreci önümüzdeki atı ay zarfında hızlanacağı anlaşılmıştır…
Daha sonra, Bağdat-Erbil, Suriye, İran'daki gelişmeler terör örgütü PKK içinde de siyasi ve silahçı çözüm konusunda görüş ayrılıklarını beraberinde getirdi.
MGK toplantısında ayrıca, MİT-İmralı, BDP'nin Öcalan görüşmesi başta olmak üzere izlenecek yol haritası da şekillendi. Hükümet yetkilileri, ikinci bir Habur süreci için dikkat istedi, BDP'liler, bu konuda uyarıldı.
İşte BDP ile KCK = PKK ile masa başına oturanlar sonucu halka anlatmaları gererkir, kimler niçin uyarıyor uyarmaları altında güvendikleri olgu nedir?
Bu olguda düşmanın düşmanı benim dostumdur demek en kolaya anlatım şeklidir…
Açılımda ikinci perde
Demokratik açılım sürecinde ikinci perde açılırken, süreç özellikle Anayasa düzenlemesinde çözülecek. Kilit yeni anayasa olurken PKK'nın silah bırakması için de zemin hazırlanacak. Demek olayları indirgemektir, bırakılan bir olgu silahsa o silahı almak yine basittir, buda teslimiyetin başka bir göstergesidir…
Bu görülen veya görünmeyen olgulara bakış açımızla fotoğrafta gördüğümüz kareler arsındaki bakış açımızdır…
Silahsız siyaset stratejinin en önemli ayağını terör örgütü PKK'nın silah bırakması veya Türkiye'deki militanlarını sınır dışına çekip Kuzey Irak'ta silahtan arındırması oluşturuyormuş. Bu oluşturma yapabilecek güce ve siyasi otoriteye sahip olanlar bunu söylemesi gerek yoksa Irak’ta çok ırak bir düşünce olarak görülür..
Bu süreçte örgütün hemen silah bırakması beklenmiyormuş sözde. Sözde kalan çok şey bu ülkede oldu böyle anlamsız iyi niyetli yazılara ben inanmıyorum, çünkü geçekçiyim…
Uzun süreli bir eylemsizlik dönemi ardından Türkiye içindeki silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi, son olarak da silahsızlanma planlanıyormuş. Buda geçekçi bir yaklaşım değil çünkü gün kurtarmak için verilen bilgiler olarak kabul edin..
Bizim Halife Başbakan Tayyip Erdoğan'ın siyasi Danışmanı Yalçın Akdoğan da, ilk adımın terörist unsurların sınır ötesine çekilmesi olduğunu ifade etti. Yeni Anayasa ve yargı paketi Kürt sorununun çözümünün hayata geçirileceği zemin olacakmış.
Buna geçekten inan varsa bana yazsın, sayın denilen halife danışmanı Akdoğan soy adından ötürü Ak partinin Doğan yüzü olarak konuşmaktadır, ak pak olmak için geçekleri konuşmak en iyi olgudur sayın denilen Akdoğan…
Şiddet içermeyen suçların ceza olmaktan çıkartılması için terörle mücadele yasasının ilgili maddesinin değiştirilmesi planlanıyormuş. Şimdi soralım şiddet neye göre şiddet sayılacak bir halifenin dediği üzere şiddet şiddet yapısı yaratılacak mı?
Müzakere süreci olumlu giderse bu düzenleme 4. yargı paketi içine sokulacakmış. Bu yargı paketini bizim Halife ve dış babaları sağlayacak gibi görünüyor….
Bu durumda KCK operasyonlarında tutuklanan, aralarında belediye başkanlarının da bulunduğu çok sayıda kişinin tahliyesinin önü açılacakmış. Size yukarıda yazdığım gibi BDP ile KCK = PKK olgusunda devletin teslimiyetini gösteren olgudur…
Ancak düzenlemede pişmanlık, af ifadeleri yer almayacak. Sürecin önemli bir adımı da Ankara'nın Avrupa yerel yönetimler özerklik şartına koyduğu çekinceleri kaldırması olacakmış sözde. Hiç inandırıcı gelmiyor çünkü Halifemizin dış ülkelerdeki Babaları bunu eninde sonunda yapacaklar…
Bizim halifemizin kurduğu Hükümetin 3 aşamalı yol haritasına bakalım…
Terör meselesinin çözülmesi için çeşitli adımlar atılırken, hükümetin bu konudaki yol haritası da belli olmuş.
Halifeye yandaş olan Türkiye Gazetesi'nin haberine göre; BDP -İmralı ve Kandil üçgeninde yapılacak temaslarda 2013 yılının ilk altı ayında örgütün silah bırakması, ikinci altı ayında Kandil'in ve Mahmur'un boşaltılması hedefleniyormuş.
Son aşamada ise, Türkiye'de 'adli sicil kaydı' olmayan örgüt üyelerinin Türkiye'ye girişine izin verilmesi, lider kadrosunun ise yurtdışında yaşamasına imkân tanınması planının devreye sokulabileceği belirtiliyormuş.

İşte medya gücü ile teslimiyetin belgesi…

Hükümetin belirlediği 3 aşamalı plan için ilk şart, PKK 'nın şartsız silah bırakması imiş...

Günü kurtarmak için yapılan haber olarak görülebilir Halife ne yapacağı belli ne yapmayacağı muhtelif yorumlara bağlıdır, gelin haberin devamını irdeleyelim..

Bu kapsamda MİT yetkililerinin Öcalan'la görüşmeleri sürecek.

Oh nasılda istihbarat var, istihbaratın nasıl yapılacağı bile açıklanıyor bu gazetede…

Devamında Süreç sabote edilmezse Öcalan ile avukatları ve BDP'lilerin de görüşmelerine izin verilecekmiş.

Aman ha sabote falan etmeyin demek istendiği anda sabote edilip görüşmelerin bitirileceğini satır arasında bildiren bu medya kurumu bilgileri şöyle veriyor…

PKK'nın silah bırakması ve terör olaylarının son bulması durumunda kısmi bir affın da gündeme gelebileceği Ankara kulislerinde konuşulan konular arasında imiş.

Zaten bu biline bir olgu sanki dünyayı yeniden yaratılmış gibi yazmış, devamında ise; Şiddet içermeyen suçların ceza olmaktan çıkartılması için terörle mücadele yasasının 6 ve 7. maddelerinin değiştirilmesi planlanıyormuş.

Bu planlar 10 yıl içinde yapıldı buda benim yazıya bir ekim olsun.

Süreç olumlu giderse bu düzenleme 4. yargı paketi içine sokulacakmış.

Yargı bağımsız olmadığı için halife her istediğini isteği anda yaptırma yetkisi zaten var, bu durumda KCK operasyonlarında tutuklanan; aralarında belediye başkanlarının da bulunduğu çok sayıda kişinin tahliyesinin önü açılacakmış.

Ancak Öcalan'a ev hapsi seçeneği kesinlikle masada olmayacakmış.

İnan inansın son on yılda nelere inandık nelere yazıldı teslimiyetin ana teması kurulduğu yıllarda bu olasılık zaten vardı…

SADULLAH ERGİN: Süreç istismar edilirse sürmez…

İstismar edilmesi için kapılar açıktır mesajı veriliyor burada…

Kürt sorununun çözümü için oluşturulan Temas ve Diyalog Grubu'nu ağırlayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “Bu süreçten ülke adına millet adına bir yarar mütalaa edilmiştir. Bu sebeple görüşmelere izin verilmiştir. Şayet arzu edilen istikamette süreç gelişir ise bu hadiseler de gelişerek devam edilebilecektir. Ama aksi takdirde bu sürecin, yapılan bu görüşmenin farklı noktalara çekilmesi, istismar edilmesi, yanlış amaçlar için kullanılması halinde ise bunun devamı gelmeyecektir” dedi.

Demek ki silah bırakılması yalan bir habermiş diye düşünüyorum çünkü çelişkiler ve halife ile halife vezirleri arasındaki konuşmalar bizlere bu intibaı veriyor, yine Türk ulusu aldatılıyor…

YALÇIN AKDOĞAN: Devlet geçmişten ders çıkardı…

AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, “Bunların bir günde çözülmesi gibi bir durum söz konusu değil. Burada iyi niyetli olmak, ümitleri canlı tutmak lazım. Ama çok fazla hayalperest olmamak da lazım. Sabırla bu süreci devam ettirmek lazım. Neticede geçen süreçte bir çok şey yaşandı, bunlardan elbette devlet de ders çıkardı. BDP'nin mutlaka söylemini, üslubunu değiştirmesi gerekiyor. Bir takım dış güçler her zaman süreci sabote etmek isteyebilir, buna karşı uyanık olmak gerekir” şeklinde konuşmuş.
Söylemlerin doğruluk payı var, ama söylemler ile yapılan işlemler arasında hiçbir bağlantı yok devlet devlet olsa idi şimdi böyle yalanlar ile politika yapmazdı, kapalı kapılar ardında olanlar önümüzdeki atı ayda başımıza dert olacaktır…

NURETTİN CANİKLİ: Her adım milletin gözü önünde atılıyor
AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli “PKK'nın silah bırakması için yürütülen çalışmalar BDP'nin kendi özel özgün iradesi değil. Bu görüşmeler daha önceki dönemlerde de yapılıyordu, ama bu görüşmeleri, bu süreci siyasi bir müzakere olarak değerlendirmemek gerekiyor. Çözüm için gereken araçlardan biri kullanılıyor. Bunlar çok gizli kapaklı yürütüldüğü zaman çok fazla speküle edilen konular. Şimdi milletin gözü önünde yapılmasının daha sağlıklı olduğunu düşünüyoruz” açıklamasını yapmış.

Yukarıda da belirtiğim terör madalyona benzer madalyonun bir görülen birde görünmeyen yüzü vardır, bir olgu görünüyor deniyorsa görülmeyen tarafının irdelenmesi gerekir…

AHMET TÜRK: Yarayı deşmeyin merhem sürün…

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Başkanı Ahmet Türk, Öcalan ile görüşmelerin amacının, akan kanı durdurmak olduğunu söyledi. İmralı'da konuşulanları açıklamayacağını belirten Ahmet Türk, “Şu aşamada açıklama yapmayı düşünmüyorum, ama yıllardan beri kanayan bir yara var. Hepimizin sorumluluğu bu kanayan yarayı durdurmak, bu yarayı tedavi etmek, bu konuda çaba göstermektir. Herkesten böyle bir duruşu bekliyoruz. Şu aşamada söyleyeceklerim bu kadardır” dedi.

İşte buna gülerim saygın okurlarım,

Yılardır yaraya özür dileyerek yazıyorum “işeyen” dış devletleri unutup bu devletlerin uşaklığını yapan adam Ahmet Türk Merhem istiyor, bu işe ben gülerim ancak…

Saygılar…

Rogg & Nok Genel Yayın Yönetmeni…

Cessur Demirali GÜRSU

07-01-2013