Derin sular (Final)
Cessur Demirali Gürsu
Dışarıda fakat fikir Suçlusu
|
Saygın okurlarım,
Haberin hazırlandığı sırada Suriye sırlarımız da yığınak yapılıyordu. Savaş hazırlıkları başladı. Son derece dikkatli davranmamız gerekir. Bu içinde olduğumuz haftada ve yapılan bilimsel analizlere göre hafta sonunda veya hafta başında müdahale olabilecek. Bizim halife ve yandaş medya bu olguyu saptırmaya yani hedef saptırmaya yönelik söylemleri olacaktır, halkımız son derece birilik ve beraber olmaya gereli zaman diliminde yaşıyoruz. din, ırk, mezhep, siyasi görüşlerimizi bir kenara atıp bu halifenin açtığı beladan kurtulma çarelerin düşünmemiz gerek. Yasal yapay, sanal uygulamalar bu çerçevede halifenin önünü açmıştır...
Bilimsel olarak ”
Hayat suda başlamıştır… “ denir ve
bu doğrudur…
İnsan ve çoğu
canlı türü ana rahminde belli bir oranda sıvı içinde gelişir ve dünyaya özgürce
yaşamaya gelir, asıl bağımlık ve özgürlüğün kısıtlanması doğumdan sonra başlar,
o sıvının içinde canlılar özgürdür…
Kısaca su
hayattır. Suyun olmadığı yerde hayat durur. Ayı şeyde denizlerde görebiliriz. Denizlerin
suyu; mikro organizmaları barındırır. Bazen acil durumlarda insanın kana
ihtiyacı olduğu zaman, kan yerine deniz suyu enjekte edilir, sağlık merkezine
gidene kadar insanı hayatta tutacak olan yine su ve denizdir…
Deniz uçsuz
bucaksız, daha henüz keşfedilmemiş mikro organizmaları içinde barındırır…
Hayat denizde başlamıştır.
Şairin hapishane
yıllarında dediği gibi “ Görmek istersen
denizi, yukarıya çevir gözü, deniz gibidir gökyüzü aldırma gönlü aldırma”….
Silahlı
kuvvetlerde eratın yemek yediği bölük veya kışla yemekhanesi dahil tuvalet ve
yatakhanelerine şu cümle yer alır “su uyur, düşman uyumaz” yazar…
İstisnalar ve
özel hastalıklar haricinde herkes genelde suyu ve onun verdiği ferahlığı sever,
yukarıda da belirtiğim gibi su hayattır ve bu hayatı yaşamak ve öğrenmek
gerekir…
İşte istihbarat operasyonları, denizin üstünde
ve dibinde avlanmaya benzer yönleri çok fazladır…
Aranızda balık
tutmayı bilenleriniz vardır…
En kolay balık
tutmak şekli sığ sularda olur. Gördüğümüz şeyi yakalama en basit değimiyle
“hazır lopçu musun “ denir. Bu hazır
lopçu olgusu dahilinde sabaha karşı olta atılır, balık yeme gelmesi için suya
önceden olta olmadan yemler atılır sonra bunların ortasına oltacı iğneli oltayı
atar ve pusuda bekler, su henüz temiz ve berraktır. Çünkü daha balığın kanı
suya değmemiştir, kıyıda iseniz suyun dibi görülür…
Balıkçı oltaya
balık çarptığı anda beli bir adrenalin salgılar, bu mutluluğu verdiği göstergedir, olta hafifçe gevşetilir, balık yemi yuttuğu
anda olta ustalıkla ve de hızlıca çekilir…
Genelde balık
yakalanır fakat oltanın ucundaki iğne eğer doğru yere batmadı ise balığı azı yırtılarak balık kaçar…
Daha sonra bu
balık yaşam mücadelesine devam eder, ta ki büyük balık o yaralı balığın kan
kokusunu duyup küçük balığı yutana kadar…
Bu döngü hazır
lopçu balıkçı ile balıklar arasında sürer gider…
Balıkçı, bu olguyu
çoğu zaman bir hobi olarak algılar. Ancak bu hobi balıkçıyı yani avcıyı bir
nokta tatmin eder, balık büyükse midesini, bu balığı gizli olarak satıyorsa cebini tatmin eder ve övünmesine neden olur…
Derin suda olta
ile balık avlamak zordur. Çünkü suyun dibi görünmez. Masmavi, sonsuzluk gibi görülür.
En iyisi zıpkınla dalıp balığı avlamaktır. Derin dalışlarda hava bulunan tüpe
bazen de özel maddeler konularak hava tüpü derinlikte basınç olduğu için
uygulanarak dalınır, fakat acil durumlarda serbest dalışlarda yani tüpsüz dalış
da yapılır…
Derin sularda
balık avlamak; büyük balık tutulmasa bile balık tutmakla eş değerde görülür. Bu
görüntünün anlamı avcının emek ve güç, ekonomik yönden çabaları olarak takdir
edilir. Bir sonraki ava hazırlık ve bilgi toplaması içinde bu ölçülerde av ve avcı değerlendirilir…
Büyük balık
küçük balığı yutar ve büyür...
Bunu bilen avcı bazen küçük balığı büyük balığa
yem olarak verir ve balığın büyümesini kontrol eder. Çünkü büyük balığın getirisi daha
büyük olur...
Avlanmanın
kuralı pusu kurup beklemektir, bu pusu ne kadar ustalıkla yapılırsa av o kadar
çabuk yakalanır…
Bu pusunun asıl
amacı ve sebebi bulunduğu suların yani denizin kıyısında ve ortamda oluşturduğu ana operasyonlarının ekonomik
ve sosyolojik, psikolojik faktörlerin toplamıdır…
Ekonomik yönden
avcıya büyük balık büyük gelir getirir, sosyolojik olarak kariyer ve unvan
getirir, psikolojik yönden ise diğer balık ve avcıların işini engeller. O yüzden bilebile avcı kendi çıkarı ve işverenin çıkarı için beklemeyi
tercih eder. Bir söz vardır “ yılanın başı ufakken kesilmeli ” bu balıkçılıkta
geçerli bir kural değildir. Balık ne kadar büyük olursa o kadar değeri artar…
Öte yandan
kontrolü balık ne kadar büyürse avcını ve avcının çalıştığı işverenin kontrolsüz
tatmin dürtüsü de o kadar büyür…
Kafası büyük
olan balık daha akıllı derler…
Balık Hafızası
yaklaşık 60 saniyeden az sürede olduğu
tezi de ortaya atılmıştır…
Serbest yani
tüpsüz dalışlarda; bu süreye göre normalde avcının avını yakalamak için
nefesini tutmak süresi acil durumlarda yaklaşık 2 – 2.5 dakika olur. Buda yaklaşık 120 - 150 saniye tüpsüz
dalışta nefes tutma zamanıdır…
Avcı 100
saniyede de balığı vurulmalıdır. 20 - 50 saniyede dalış hızın yaklaşık yarısı
olmak kaydı ile vurgun yemeden su üzerine çıkılmalıdır, serbest dalışlarda
nadiren de olsa vurgun tehlikesi olasılıklar içindedir…
Birde şu ön
planda tutulmalıdır tüplü veya tüpsüz dalmalarda dibi görünmeyen yerde neler
olacağı teknolojik çalışma yapılsa bile o zaman ve şatlarda nasıl bir olgu ile
karşılaşacağınız daha önceden yaşamdan anlaşılmaz, yaşayan bir ortamda ne
olacağı kestirilemez. Olacaklar olasılık olarak daha önceki dalış ustaları
dalış başlamadan dalgıcı uyarması gerekir. Bu bilgiyi alan avcı daha sonra
dalış yapacak olgunluğa kavuşmuş dalgıç yani avcı ile avı arasında sonsuz mavi bir
boşluk oluşur ve takip başalar…
Avcının takip ettiği
balığın nerede olduğu yaklaşık koordinatları avcıya söylenmelidir.
Bu ölçüler; bir
yerine birkaç kontrolsüz büyüyen balıkta yakalanması olasılık dahilindedir
Çünkü avcı henüz tam ölçülerde çözülemeyen yaşan organizmaların içinde avını
takip etmektedir…
Her olasılığı
planlamak mümkün olamaz…
Olumsuz olacak
olgular önceden avcıya verilen eğitimle önlene bilinir...
Derin sularda anıda alınacak önlemler,
tehlikeye karşılık dalgıca ek tehzizatlarda bu olguda verilir…
Dalgıcın
tehlikeden kurtulup, kurtulmama olasılığı, yine yukarıda belirttiğim gibi
önceden verilen eğitime bağlıdır…
Uygun balığı
yakalamak için derin sular dalmak gerekir…
Bu sularda
balığı takip ederken avcı kendini o dalış ortamında gördüğü resifler ve yaşan organizmaların
güzellikleri ile oluşan olgulara kendini kaptırmamalıdır. Kaptırdığı anda balık
onu daha derine çeker, buda vurguna davetiye çıkarmaktır. Bu vurgun olayı derin
sularda avlanırken görülen en kuvvetli ve o kadarda tehlikeli bir olasılıktır. Çünkü
yaşam ve ölüm arasında kalan her canlı kendini kurtarmayı ön plana alır. Bu
ister balık ister başka canlı olsun içgüdüsel olarak kendini korur, balık kendi
ortamına düşmanı olarak gördüğü dalgıcın bilmediği yer olan yerlere dalgıcı,
kendin avlayan avcıyı çekmeye çalışır…
İşte bu nedenle
dalış esnasında dibe indikçe gün ışığı yok olur sonsuz bir kanlık içinde dalgıç
kendini bulur. O sonsuzluğun içinde avını elinden geldiğince takibe devam
erken, dalgıç ister profesyonel veya ister amatör olsun, ne olursa olsun
yanında normalde bir personel kurtarma dalgıcı ile dalmasın da yarar vardır…
İşte deniz aynı bilime,
kâinata benzer, sonsuzluk onun içinde çözülmeyi bekleyen sorular zinciri taşır.
Denizde bulunan her şey değerlidir.
Denizde av ve
avcılık gerçek hayatta istihbarat olgusuna benzer. Hatta istihbarat olgusu ile
aynı olduğu bile söylenir...
Bu istihbarattaki
av ve avcılık bilim ve ürettiği teknoloji sayesinde gelişir, bu teknolojiyi kim
daha iyi kavrar ve üretirse o istihbarat konusunda başarılı demektir, ne kadar
bilim ve teknoloji olursa olsun, onu yöneten yine insandır, konumuz gereği bu
yapay, sanal planlı yasal senaryolar bu karanlık derin suların altında
olgunlaşmıştır…
Türkiye ise
istihbarat cenneti olarak günümüzde anılıyor…
Bizim asıl önemli
konumuz içimize bu kadar çeşitli ırk, mezhepten, Türkiye düşmanı ajan ülkemizde
senaryolar yaparken bizim vergilerimiz ile ayakta duran Karşı istihbaratı
yapacak olan ve bu teknolojiye sahip genç arkadaşların olduğu MİT ne yapıyor..
Bunu
sorgulamamız gerek konu olarak her olguda hep önümüze çıkıyor, bunu yanında
askeri istihbarat karşı önlemleri niçin almadı veya ne saklıyor…
Yine bir söz
“Bir kişinin bildiği sırdır iki kişinin bildiği medyadır “ derler.
İşte bazı bilgiler
psikolojik istihbarat olarak servis ediliyor, bazı duyumlar sanal, yapay,
yapısal yasa uygulamaları kapsamında halkımıza duyuruluyor. Kamuoyu baskısı
yapılıyor. İşte bu yapılan ve yapılmak istenen senaryolar dikkatli geniş açıdan
bakmamız ve fotoğraftaki ayrıntıları gözden kaçırmamız gerekiyor. Aslında
yapmak istedikleri bu ortamda hedef saptırma yanlışlıktan döneni yanlışa tekrar sokmak için
büyük çaba gösterdiklerini görmemizi istedikleri de açıktır, bunun için birçok İnternet sitesine olumlu görünüp olumsuz yanıt veya yorum yapanlar bulunuyor.
Bu aşamada önem kazan kişiler bunlardır, bu kişileri ayırmak uzmanlık isteyen
bir olgudur...
Bu olguları
görmememizi sağlamak için çaba gösteren adı ne olursa olsun kurum ve kuruluşlar şu anda bu
senaryoyu hedef saptırarak gündemde tutmaya çalışıyor…
Pekâlâ, bunlar
kim ne yapmak istiyorlar. İşte cevabı biline ve susmamızı istene sorular asıl olarak
bunlar olmalı…
Saygılar…
Bölüm
sonu.
Rogg
& Nok Genel Yayın Yönetmeni…
Cessur
Demirali Gürsu